Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

SİSLİ DAĞLARIN ARDINA DÜŞMEZ BU ÇIĞLIK

Yüzyıllardır peşimizde dolanıyor bu zalim

Ölümün, kanın, açlığın, yoksulluğun uğrak yeriyiz

Bize değmeden, canımızı, malımızı almadan yoluna gitmiyor

İçimizde dolaşıyor ihanet

Damarlarımızda

Ruhumuzda

Kapımızın önünde

Bahçemizde

Ağaçlarımızın gölgesinde yatıyor

Bildiklerimizin içinde saklanıyor

Ayaklarımıza dolanıyor

Hayvanlarını otlatıyor bizimle

Tarlalarını sürüyor

Bir taşın sınır diye mesken tuttuğu o yerlerde

Bir tahta köprünün üstünde karşılaşıyoruz

Bir çeşme başında

Bir düğünde

Bir cenazede…

İhanet, zalimin koynunda sabahlıyor her gece

Yine vurulan biziz

Bir sabahın mahmurluğunda

Gözlerimiz çapaklı

Ovuşturmamışız daha

Bomba sesleri silah seslerine

Silah sesleri insan seslerine karışıyor

Zılgıtlar, havarlar, inlemeler yeri göğü inletiyor

Yine bizden ötesine ulaşmıyor bu ağıtlar

Bastırıyor sesimizi

Kinleri, öfkeleri

Kanımıza susamışlıkları

Talana doymuyorlar

Haraç mezat bölüşüyorlar

Evlerimizi, sokaklarımızı

Çocuklarımızı, kızlarımızı

Gerisi ölüm, yıkım, kıyamet

Toz izine karışıyor it izi…

Ölüyoruz yüzyıllardır

Kefensiz düşüyoruz toprağın karanlığına

Kolumuz, bacağımız yok

Gözlerimiz oyulmuş

Cesetlerimiz uçurumun dibinde

Leş kargaları üşüşüyor üzerimize

Kemiklerimizi kemiriyor aç yırtıcılar

Kanımız karışıyor suyun rengine

Nice beşikler boş

Yerde yatıyor süngülenmiş süt kuzuları

Çığlıklar dağların ötesine geçmeden geri dönüyor

Kulaklarımızda yankılanıyor her sabah

Yüreğimizi dağlıyor sorgusuz sualsiz

Geride kalanların etini yakıyor

Canını, aşını, yattığı yorganı

Kurumuş ve çatlamış vücdanları yüzünde donuyor insanlığın

Haklılığımız mapus yatıyor

Duvarın öbür yanına düşmüyor

Kahkahalarından duyulmuyor ölüm haberimiz

Çünkü ilk biz kurduyuz, ağacımızın…

Eyy sisli dağların ardı

Eyy Yusuf’un kör kuyuları

Yürüyen kırlangıç

Sürünen yılan başlı yengeç

Sabahın kekik kokusu

Söyleyin!

Hangi dinin

Hangi azizin fetvasıydı bu ölüm

Hangi suskun tarihin kirli sayfasından kopup geldi bu zulüm

Hangi yağlı urganla dolandı boynumuza

Hangi ruhsuz kefenle sardı bedenimizi

Söyleyin!

Nedir bu kan deryası

Nedir bu ölümün sesi

Üzerimizde dolanıp duran, bu kapkara bulutlar da neyin nesi

Söyleyin

Söyleyin ki,

Dağılsın gitsin bu bilinmezlik…

Zarif LAÇİN

7.12.2019

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir