Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

“Sorma be birader, mezhebimizi… Çünkü biz, mezhep bilmeyiz; yolumuz vardır”

Türkan Doğan

Yol, yalnızca bir yürüyüş değildir. Yol, bir direniştir. Bir varoluşun, inkar edilen bir hakikatin, asırlardır dilden dile aktarılan bir sırrın kendisidir.

Yol, bizi bir bedenden diğerine taşıyan bir soyun, bir nesebin izi değildir. Yol, nesep değil, nasiptir. Nasibini bilenin yöneldiği, nasipsizin yüz çevirdiği bir menzildir. Onun için biz nesep bilmeyiz, yolumuz vardır.

Bizim yolumuz, kanla çizilmemiştir. Zora, zorbalığa, kılıca boyun eğmemiştir. Bizim yolumuzun taşlarını, taliplerin aşkı döşemiştir. Pirin himmetiyle aydınlanmış, musahiplik ikrarıyla güçlenmiş, cem olup semaha durdukça varlığını sürdürmüştür. Yolumuz, öyle bir yoldur ki orada ne kan dökülür ne de can incitilir. Orada merhamet, en büyük hüküm sahibidir. Çünkü biz şerbet içmeyiz, dolumuz vardır.

Dost, yol cümleden uludur. Yol, insana kim olduğunu, ne için yaşadığını, hangi kelamı dillendirmesi gerektiğini fısıldar. O yüzden söyleyecek sözümüz vardır. Ve biz, o sözü dağlara, taşlara, kervanlara, turnalara ve düşlerimize nakşederiz. Bizi tanımayanlar, bizi bilmeyenler, “Nereden geldiniz, nereye gidiyorsunuz?” diye sorarlar. Oysa biz bir yerden gelip bir yere gidenlerden değiliz. Biz, o yoldan yürüyenlerdeniz.

Yol, bizi bir bedenden diğerine taşıyan bir soyun, bir nesebin izi değildir. Yol, nesep değil, nasiptir. Nasibini bilenin yöneldiği, nasipsizin yüz çevirdiği bir menzildir. Onun için biz nesep bilmeyiz, yolumuz vardır.

Riya meclislerine çağrıldığımızda, başımız dik, bakışımız vakurdur. Çünkü orada kelam, hakikate değil, çıkarına hizmet edene verilir. Bizim yerimiz orası değildir. Biz, meydanda, hakikatle yüzleşenlerin safındayız. Öyle bir saftayız ki orada ne bir fark gözetilir ne de bir can diğerine üstün tutulur. O safta insan, insandır. O safta aşk, aşktır. O safta yol, yoldur.

Bu yolun yolcusu, zalime eğilmez, riyakarın elinden dol almaz, ikiyüzlünün sofrasına oturmaz. Çünkü biz biliriz ki ekmeği helal olanın lokması nur olur, dili doğru olanın sözü hikmet olur, gönlü arı olanın nefesi hayat olur. Biz, bu hayatın, bu nefesin, bu kelamın peşindeyiz.

Bizim muhabbetimiz, sahte sevdalara benzemez. Biz, aşkı candan içmişiz. Onun için ne sevdada eksiliriz ne de dostlukta eksik kalırız. Gönlümüz turnaların kanadında, gözümüz Hakk’ın nazarında, sözümüz Pir’in meydanındadır. Sözümüz doğrudur, çünkü biz eğri büğrü yolları bilmeyiz.

Dost, yol yürümekle aşınmaz. Yol, yolcusu oldukça yaşar. Ve biz, bu yolun hem yolcusu hem yoldaşıyız. Düşe kalka da olsa, turnalarla haber salarak da olsa, aşk ile, ikrar ile, meydan ile bu yolu yürümeye and içmişiz.

Sorma be birader, mezhebimizi… Çünkü biz, mezhep bilmeyiz; yolumuz vardır. Ve o yol, ancak yürüyerek, ancak dostun dostuna baktığı gibi bakarak, ancak canı cana kurban bilerek aşılır.

Bizim söyleyecek sözümüz vardır. O söz, tarihin sayfalarına değil, vicdanların derinliğine yazılır. O söz, inkâr edilenlerin, susturulanların, yakılanların, sürgün edilenlerin dilinden dökülür. O söz, aşkın ve direnişin kelamıdır.

Ve biz, o kelamı söylemeye devam edeceğiz. Çünkü yol, yolcuyla var olur. Biz, o yolun yolcusuyuz. Ve var oldukça, aşk ile, meydan ile, hakikat ile söyleyecek sözümüz hep olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir