Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “İmamoğlu’nun Yargılamasının TRT 1’den Canlı Yapılmasını İstiyoruz”

Sararçhane buluşmlarının altıncı gününde yüzbinlerin katıldığı Ekrem İmamoğlu ile dayanışma mitinginde konuşan CHP Genel Başkıanı Özgür Özer, şunları söyledi:

“Dünya siyaset tarihine geçecek birlikteliklere hep birlikte imza atıyoruz. Bugün altıncı gün. Bir meydan, bir miting, bir konuşmacı yılda birden çok olsa çok olur. Ama bu miting değil, bu bir meydan mitingi değil. Bu faşizme karşı meydan okuma eylemi. Eğer bir ülkede halkın dediği oluyorsa, vatandaşın, milletin dediği oluyorsa, kimin yöneteceğine halk, kimin geleceğine halk, kimin gideceğine halk karar veriyorsa, orada halkın egemenliği vardır, demokrasi vardır. Ama eğer bir ülkede geleceğe, gideceğe soy kütükleri, sülale, babadan oğula devredilen iktidarlar varsa orada monarşi vardır, krallık vardır. Bir ülkede kimin yöneteceğine halk karar vermişken, o yetkiyi vermişken, birileri askerse asker, sivilse sivil, yargı mensubuysa yargı mensubu ama kimin geleceğine halk, kimin gideceğine bir başkaları karar veriyorsa orada darbe vardır, darbeciler vardır, faşizm vardır. İşte bu yüzden normalde Saraçhane’de toplanırız. Bir miting yapar, dağılırız. Aylar sonra tekrar toplanırız. Ama biz Saraçhane’de toplanıyoruz, ardından dağılamıyoruz. Çünkü dağılmanın bedelini biliyoruz. Onun için toplanıyoruz. Belki ilerleyen saatlerde ayrılıyoruz ama kalbimizi, gönlümüzü, aklımızı, cesaretimizi bu meydana emanet edip ilk fırsatta, bir sonraki akşam yine koşup buraya geliyoruz. Çünkü bu meydanda toplanmanın şartları devam etmektedir. Dağılmanın şartları oluşmamıştır. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz.”

“İKTİDAR İYİ HESAP EDEMEDİ”

“Bu şehirde ilk gün toplandığınızda iktidar, emniyet müdürüyle valisiyle, bakanıyla cumhurbaşkanıyla, ‘İlk gün tepkiler olur. Yarın durulur. Sonra unutulur’ demişlerdi. Ama onların hesaba katmadığı bir şey vardı. Kendi güçlerini, yargıçlarını, polise verdikleri kanunsuz emirleri, ne kadar gözü dönmüş haksızlık yapabilme kapasitelerini biliyorlardı. Hepsinin hesabını yapmışlardı. İnce ince çalışmışlardı. Ama bir şeyi hesap edemediler. Sizi hesap edemediler. Tayyip Bey, meydan sana bayağı iyi reaksiyon veriyor. Tayyip Bey’in hesaba bak. ‘İlk gün olur, sonra durulur, üçüncü gün unutulur.’ Tayyip Bey şurada hiç bu yaptığını unutacak, senin yaptığını yanına bırakacak kimseyi görüyor musun? Bir bak şu meydana. Demokrasiyi sandıktan ibaret görenler bir gerçeği göremediler. Şöyle düşündüler: ‘Seçimi yaparız. Kazanırsak oyları, teşekkür eder, baş tacı eder, iltifat eder, ‘Millet arkamızda’ der geçer, otururuz, yönetiriz. Yok, kazanamazsak bir kulp takarız, bir yalan atarız, bir iftira atarız. Milletin oturttuğunu indirir, yerine kendimiz kuruluruz. Onların seçtiğinin değil benim atadığımın dönemi başlar. Onların seçtiği kent lokantası yapar. Onların seçtiği kreş yapar, Annekart verir, öğrenciye burs verir, öğrenciye yurt yapar. Onların seçtiği fakirle fukarayla, gariple gurabayla, öğrenciyle, gençle uğraşır. Ama benim atadığım, ben helikopterden İstanbul’un üstünde uçarken hangi kupon araziyi beğendiysem, onu Katar şeyhine, Arap şeyhine, ‘Bunu şu şeyhe verelim’ der, atadığım not alır ‘Emredersiniz’ der. Çok sıkışırsam, satacak bir şey bulamazsam elime alırım hançeri, saplarım İstanbul’un bağrına. 30 katlı gökdelenler bulutları deler. Benim yandaşlar servete servet katar. Parasını para eder. Alırım elime hançeri, İstanbul’un gırtlağına saplarım, bir boğaz daha açarım. Bu güzel boğaz gibi değil. Bir Kanal İstanbul yaparım, etrafını Katarlılara satarım.’”

“OSMANLI TOKADI YERİNE DEMOKRASİ TOKADI İLE TANIŞTILAR”

“İşte bu hesaplar, 2019’un 31 Mart’ına kadar 25 yıl İstanbul’u Tayyip Bey ve atadıkları yönetirken helikopter ile pata pata İstanbul’un üstünde tuttu. Dört tane gökdelen ile aldığı şehre, 256 gökdelen oturttu. Katarlılara söz verdi, projelerini çizdi, hayali Kanal İstanbul’du. Ama İstanbullular 2019’da buna ‘dur’ dediler. İktidarı Tayyip Erdoğan’dan, atadıklarından alıp millete, İstanbul’u sevenlere, İstanbul’un gerçek sahiplerinin emanet ettiği birine verdiler. Ekrem İmamoğlu’na verdiler. Evet, o gece sevindik. Bayram ettik. Gözyaşlarımızı tutamadık. Ama sonra karşımızdakilerin ne kadar gözü dönmüş olduğunu bir kez daha hatırladık. Önce ‘13 bin farkla İstanbul’u ona mı vereceğim?’ dedi. ‘Sandıkları bir daha sayın’ dedi. Her çirkefi yaptı. Sandık nöbetinde milletvekillerimizin inancını, sizlerin kararlılığını aşamadı. Sonra mazbatayı verdiler. Geldik güle oynaya. Şu balkondan Ekrem Başkan’ı karşıladık. O gün bu meydan yer gök inlercesine İzmir Marşı’nı söyleyerek, Gençlik Marşı’nı söyleyerek Ekrem İmamoğlu’nu karşılıyor, Mehter Marşı ile de Tayyipinkileri yolluyordu. Bunu hazmedemeyenler büyük oyunlarla, Yüksek Seçim Kurulu’na o seçimi iptal ettirip, ‘İstanbullular doğru karar vermedi. 45 gün sonra bir daha yapacağız. Bu seçimi alacağız’ dediler. Kendileri ‘İstanbul’a Osmanlı tokadı atmaya gidiyoruz’ diyorlardı. İttifak ortağı Bahçeli, ‘İstanbul’a mitili sermeye, mazbatayı alıp Binali Bey’e vermeye gidiyorum’ diyordu. Köprüden çakarlı araçlarıyla geçtiler. Mehter Marşları söyleyerek geldiler. Ama milletin yüzünü görünce, milletin tepkisini görünce, hızla ertesi gün sıvıştılar. Seçimde Osmanlı tokadı yerine demokrasi tokadıyla tanıştılar. Bu sefer fark 806 bin olmuştu. Sonra beş yıl, beş koca yıl Ekrem ağabeyiniz, Ekrem kardeşiniz, Ekrem evladınız, bu güzelim şehre hizmet etmeye, biraz önce saydığım tüm hizmetlerle yoksulların, dar gelirlilerin, asgari ücretlilerin, annelerin, bebeklerin, çocukların, gençlerin, üniversitelilerin gönlünü yapmak için var gücüyle çalıştı, gece gündüz çalıştı.”

“ÖN SEÇİM OYLARINDAN KORKTULAR”

“Özellikle o beş yıldan sonra Tayyip Bey karşımıza çıkacak bir aday bulmakta zorlandı. Ekrem İmamoğlu da bu beş yılın sonunda yaptığı işlerle, farkı 1 milyonun üzerine çıkardı. Bu son kazandığı seçimden beri Ekrem Bey artık şu gerçekle Türkiye’yi tanıştırdı. Eskiden Tayyip Bey her girdiği seçimi kazanıyordu. 31 Mart’ta girdiğimiz seçimle 47 yıl sonra kurulduğu günkü gibi büyük bir memnuniyetle ifade ederim ki Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi. Ekrem Bey biri Beylikdüzü’nde, ikisi 2019 seçiminde, biri geçen sene, dört kez üst üste Tayyip Bey’i yendi. Böyle olunca Tayyip Bey’in aklından bir ses çıkmıyor, onu uykusundan uyandırıyordu. Bu ses, onu uykusundan uyandıran ses, yabancının sesi değil, kendi sesiydi. Şunu duyuyor ve uykudan sıçrıyordu: İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybeder. İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır. Tayyip Bey sen gece kendi kendine sayıklama, bak bu kadar insan buradayız, gecemiz yok gündüzümüz yok. Sana özlediğin, unutamadığın o sesi duyuralım, hatırlatalım. İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybeder. İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır. İşte bu yüzden Tayyip Bey Ekrem Bey’in adaylığından korkuyordu. Biz Cumhuriyet Halk Partisi, kimin aday olacağına partinin Genel Başkanı, Yönetim Kurulu, milletvekilleri karar vermek yerine Türkiye’de ilk kez, dünyada da çok kullanılmayan bir yöntemle adayı bütün üyelerimizle belirlemeye karar verdik. 1 milyon 500 bin olan üye sayımız hızla 1 milyon 750 bine tırmandı. 31 Mart‘ta bir demokrasi devrimini gerçekleştirmeye hazırlanırken, hazımsızlar Ekrem Bey’in büyük bir destek alacağından, CHP’nin 1 milyon 750 bin üyesinin kullanacağı ön seçim oylarından korkarak, hızla harekete geçtiler. Ekrem Başkan’a açtıkları beş dava yetmezmiş gibi, Ekrem Başkanımızın 35 yıl önce İstanbul Üniversitesi’nin ilanla çağırdığı, gelip başvurduğu, belgelerini tamamladığı, fark derslerini verdiği, aldığı on dersi ihtiyaç görüldü diye baştan verdiği, transkripti elinde, diploması elinde bir durumdayken 31 yıl sonra Ekrem Başkan’ın diplomasını bir gecede iptal ettiler.”

“BU DAHA BAŞLANGIÇ”

“Şimdi gençler okullarda eylem yapınca, boykot yapınca, derslere girmeyince, onlara vizeleri hatırlatan var. Öğrenciler de diyor ki, ‘Vizenin ne kıymeti var. Diplomanın garantisi yok, diplomanın.’ Ve biz Erdoğan’ın bu diploma iptaline, ertesi sabah ise Ekrem Başkan’ı evinden, eşinin yanından, evlatlarının yanından ve İstanbul’dan koparmalarına şahit olduk ama buna teslim olmadık, olmayacağız. Buna karşılık da Erdoğan diyordun ki ‘İlk gün olur, ikinci gün durulur, üçüncü gün unutulur.’ Bir hafta oldu ne diyor gençler? Bu daha başlangıç mücadeleye devam.”

“80’İN ÜZERİNDE MİLLETVEKİLİM, YÖNETİCİM ŞİDDET UYGULANMASIN DİYE MÜCADELE EDİYOR”

“Değerli arkadaşlar biliyorsunuz her gece burası 100 binler, 500 binler… Buraya gelişi yasakladı birtakım yüzsüzler, köprüleri havaya kaldırıyorlar, ulaşımı aksatıyorlar. Şimdi de size engel olamadılar ama gelmeye çalışan arkadaşlara Galata’da engel oluyorlarmış, ‘Galata‘da şiddet var’ diyorlar. O şiddeti yapanları da talimatı verenleri de uyarıyorum. Aklınızı başınıza alın. Oraya en yakın arkadaşlar hızlı bir şekilde intikal etsinler bizim örgütten. Birazdan anlatacağım. 80’in üzerinde milletvekili arkadaşım, il yöneticim bu akşam kanunsuz emirle gençlere şiddet uygulanmasın diye yeni tedbirlerle mücadele ediyorlar, Galata’ya bir bakalım Galata’ya. Galata’ya bakalım.”

“ELİMİZ ARMUT TOPLAYAMAZDI”

“Bunların yaptıklarına karşı elimiz armut toplayamazdı ama kime güvenecektik? Tayyip Bey’in hakimi var, savcısı var, emrinde ona biat edenler var arkasında güçlü medya grupları, arkasında sağlam işadamları var. Biz ‘Ekrem Başkan’ı kime emanet edeceğiz?’ dedik. Baktım Ekrem Başkan’ın da bizim de arkamızda gençler var, emekliler var, emekçiler var, koskoca bir İstanbul var, Türkiye var, Türkiye var.”

“BU MEYDANI GÖRMEZLERSE DİBİ GÖRECEKLER”

“Boykotla ilgili bir beklenti var. O burada. Geliyor. Sebebini şöyle söyleyeyim. Dün biz konuşunca uyardım ya bakın tek tek kanallara. Aramızda her gece gelen var. Hangisi gelse söyleriz. Ama hiç yalnız bırakmayan DİSK’in, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun Başkanı Arzu Çerkezoğlu her gece burada. Teşekkür ediyoruz kendisine. Boykota gelince. Şimdi son sayfada var. Dün dedim ki ‘Kanal kanal bakın. Kim veriyorsa baş tacı. Vermiyorsa artık onların kanallarını izlemeyin. Reklamlarını izlemeyin. Bunlar kanalı bize izletiyor. Reklamı bizden alıyor. Diğer fabrikalarından ürünü bize satıyor. Ama hizmeti saraya yapıyor. Artık öyle yağma yok’ dedim. Dün biz bunu söyleyince ikisi, hiç vermeyen ikisi ekranı bölmüş ikiye. Ortaya sizi koymuş. İki yana yorumcuları koymuş. Ha vermiş ha vermemiş. Biz bugün dedik ki, ‘Biraz daha izleyeceğiz. Burada isimleri var, hazır. Birazdan boykota gelip, onların firmalarının adını söyleyeceğiz. Ama şimdi bakıyoruz bu gece ne yapacak?’ diye. Onlara sesleniyorum. Eğer bu televizyonlar… Birazdan bir müjde vereceğim. Bir haber geldi. Bizi bir izleyen var, ona buradan bir selam söyleyeceğiz. Sonra bu seçim sonuçlarıyla ilgili tam rakamları söyleyeceğim. Bir takım önemli şeyleri söylerken bunlar yayını verirlerse ne ala. Halen daha bu meydanı görürlerse görürler, görmezlerse dibi görecekler. Şimdi o zaman şöyle yapalım. O iki merkez medya, parayı senden, benden kazanan, seyircisi bizim oy oranımıza göre yüzde 70’i bizden olan, onlar kendi durumlarını düşüne dursun. Bu boykot işinde önce sohbete, bir kahve içerek başlayalım olur mu? Bakın Türk kahvesini çok severim. Filtre kahve severim. Her türlüsünü severim. Size de tavsiye ederim. Hangisini severseniz onu için, ama bunu sakın Espressolab’tan içmeyin. Bunlar güya kampüsleri ele geçirecekmiş. Sizin içtiğiniz her kahveden bunlar parayı kazanıyorlar, sonra her mecradan trolleriyle, televizyonlarıyla size sövüyorlar. Kimi övüyorsan o gelsin. Kampüste bundan sonra Espressolab’a uğramayacağız, kahvesini içmeyeceğiz. Şimdi merkez medya televizyonlarının yöneticileri kendilerine bir kahve alsınlar, konuşmanın sonuna kadar birazcık düşünüp, taşınsınlar bakalım.”

“DARBE GİRİŞİMİNİ SİZ DURDURDUNUZ”

“Değerli arkadaşlar dün biraz önce anlattığım uzun süreçle, 19 Mart’ta bir darbe girişimi oldu. Sivil darbe, yargı aparatları eliyle darbe… Darbeler elbette iktidarı değiştirmek için yapılır. Bu sefer 19 Mart darbesini yine iktidarı değiştirmek için yaptı. Ama bugünkü iktidarı değil, ilk seçimlerde sizin getireceğiniz, Türkiye’yi ayağa kaldıracak iktidara engel olmak için. Bir sonraki Cumhurbaşkanı’na, Ekrem İmamoğlu’na darbeye kalkıştılar. Seçilmiş Cumhurbaşkanı’na darbeye kalkışanlara karşı bu darbe girişimi başarısız oldu. Bu başarısız bir darbe girişimi oldu. Darbeyi kim durdurabilir? Bu darbeyi ancak ve ancak darbecilerden daha cesur, daha kararlı, daha inançlı, onurlu, gururlu sizler durdurabilirdiniz. Siz durdurdunuz. Şimdi bu meydanı yukarıdan çekebilen dronlar varsa, bir selam alacağız, bir selam vereceğiz. Dün yapılan seçimle, 1 milyon 750 bin CHP üyesi sandık başına koştu ve 1 milyon 653 bini oy kullanarak, Cumhuriyet Halk Partisi içinde Ekrem İmamoğlu’na oy verdi. Kesin sonuç 1 milyon 750 bin üye arasında, 1 milyon 653 bin 87. Ama esas darbe sabahı kalkıp da ‘Artık Ekrem İmamoğlu CHP’nin adayı değil, tüm Türkiye’ye emanettir’ deyip, her sandığın yanına dayanışma sandığı koyduğumuz günden sonra pazar günü elinde koltuk değneğiyle, iki büklüm, engelli arabasıyla, koluna giren komşusuyla ya da onu taşıyan anasının kucağında, kimi anasının karnında sandık başına koştu Türkiye ve büyük bir demokrasi devrimini başardı. Dayanışma sandıklarında dün 13 milyon 844 bin 70 oy kullanıldı. Toplam kullanılan oy 15,5 milyon. Tam rakamla 15 milyon 497 bin 957. 15,5 milyon oy adına şu anda odasına gelen televizyondan sizi izleyen ve drondan sizi gören Ekrem İmamoğlu’na selam olsun. Ekrem Başkan görüyor musun? Bu meydan seni selamlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı’nı selamlıyor. Biliyorum onu. Elini bir göğsüne koyuyor, bir dudaklarına götürüyor, bir televizyona uzatıyor. Ekrem Başkan da Saraçhane’yi selamlıyor. Türkiye’yi selamlıyor.”

“SİLİVRİ’DE HEPİMİZ ADINA BİR YİĞİT YATIYOR”

“Şimdi bir şeye hazırlanalım. Ekrem Başkan ikinci gece oradayken, ilk gece paldır küldür geldik bir kere toplandık ama ikinci gece bir şey yaptık. Avukatları görmüş, dediler ki Ekrem Başkan’a, ‘Öyle bir klip çekti ki Saraçhane sana. O Saraçhane’deki klip 6 saatte 8.5 milyon izlendi.’ Bana haber yollamış, ‘Özgür Genel Başkanıma teşekkürler, çıkınca ilk o klibi izleyeceğim.’ Madem odaya televizyon gelmiş, o klibi mutlaka yayınlarlar da biz bir daha baştan çekelim bakalım. Bu gece orada Silivri’de, hepimiz adına bir yiğit yatıyor. Yiğidim aslanım orada yatıyor hepimiz için. Varsa arkadaşlar bir çalsın, Ekrem Başkan Silivri’de yatan yiğidimize, buradan hep birlikte telefonlarımızın ışıklarını yakarak Saraçhane‘den Ekrem Başkan’a sesleniyoruz.”

“SİLİVRİ’DEN BİR NOT DAHA VAR”

“Bugün Ekrem Başkan bir haftadır ilk kez televizyona baktı ve orada kendine emanet Saraçhane’yi, önünde de kendi ömrünü feda etmeye hazır olan siz güzelim gençleri, İstanbul’u gördü. Onun da yiğitleri, aslanları ve canları sizlersiniz. Silivri’den bir not daha var. ‘Ben’ diyor ‘Seçilmiş Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay. Silivri Cezaevi’nden Gezi’de nasıl omuz omuza direndiysek bugün de öyle direniyoruz. Ekrem Başkan bugün misafirliğimize geldi. Ona çok iyi bakacağız. Hiç merak etmeyin. Beraber çıkacağız, beraber mücadele edeceğiz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.’”

“KÖTÜLERİN İTTİFAKINI, TÜRKİYE İTTİFAKI YENECEK”

“Yarın sabahleyin sabah 09.30’da Ekrem Başkanımızın yanında olacağım, ona sizden selam götürüyorum, selam. Yarın Emrah Şahan’ı, yarın Murat Çalık‘ı ziyaret edeceğim. Ve o cezaevinde yatan her biri birbirinden değerli tüm tutsaklar için Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak buradaki grup konuşmasına gelmeden, üç belediye başkanımızı görüp Silivri‘deki tüm yoldaşlar için de canım kardeşim Tayfun Kahraman’a sarılıp buraya grup toplantısına koşacağım. Şimdi biraz önce CHP’li Tayfun Kahraman’dan konuştuk, TİP’li Can Atalay’ın mektubunu okuduk. Buradaki en büyük güç, ister en soldan olsun, ister siyasi yelpazenin başka taraflarından olsun, TİP’iyle, EMEP’iyle, DEM’iyle CHP’si ile, Halkların Kurtuluş Partisi ile, İGD ile İKD ile ya da her birimizin gönlündeki farklı oluşumlarla birlikte futbol takımıysa Fenerbahçesiyle, Galatasarayıyla, Beşiktaşıyla, Trabzonsporuyla, Manisasporuyla, Bursasporuyla, Amedsporuyla, Rizesporuyla, Konyasporuyla, Antalyası, Alanyası, Hatayıyla, Muğla, Balıkesir, Denizlisiyle, Uşak, Afyon, Kütahya, Amasyası, Çorum’u, Tokat’ı, Sivas’ı biz bütün renkleri seviyoruz, bütün renkleri seviyoruz. Bütün renkleri seviyoruz. Ve bu seçimi CHP tek başına kazanmadı. Bu seçimi Türkiye İttifakı kazandı. Türkiye İttifakı; sosyal demokratlardan, milliyetçi demokratlardan, muhafazakar demokratlardan, Kürt demokratlardan, Türkiye’nin Alevilerinden, Sünnilerinden, Türkiye’de yaşayan herkesten güç alır. Türkiye’nin bütün demokratları Türkiye İttifakıdır. Türkiye İttifakı’nı seviyoruz ve ant içiyoruz. Kötülerin ittifakını, Türkiye İttifakı yenecek.”

“ERDOĞAN, KİMİ HAKSIZCA İÇERİ ATARSA BU MEYDAN ONUN KARŞISINDADIR”

“Değerli arkadaşlar, şimdi önemli bir noktaya gelip buradan bir meydan okuyacağız. Değerli arkadaşlar, madem istiyorsunuz buradan Türkiye’de ister belediye başkanı olsun, ister milletvekili olsun, Tayyip Erdoğan’ın içeriye attığı herkese karşı hep birlikte demokrasiyi savunuyoruz. Silivri‘deki Ümit Özdağ’a selam olsun, Edirne’deki Selahattin Demirtaş‘a selam olsun. Tayyip Erdoğan, kimi haksızca içeri atarsa bu meydan onun karşısındadır, Türkiye’yi, demokrasiyi savunuyoruz. Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni savunuyoruz. Türkiye bir bütündür, bölünemez. Kardeşliğimiz engellenemez.”

“TÜRKİYE LAİKTİR, LAİK KALACAK”

“Hep beraber şunu söyleyelim. Bütün özgürlüklerin, bütün birlikteliklerin, yarınların, Türkiye’nin, bir Suriye, bir Afganistan, bir İran olmamasının garantisi laikliktir. Türkiye laiktir, laik kalacak. Türkiye’de laikliğin karşısında olan birisi, sağdan birine, soldan birine. O partiden birine, bu partiden birine bu partiden birine kötülük yapacak, ona sen laf edeceksin, buna o laf edecek, aradan Tayyip Bey sıyrılacak. Yok öyle şey. Türkiye laiktir, laik kalacak.”

“İMAMOĞLU’NUN DOSYASI TRT 1’DEN CANLI YAYINLANARAK YARGILANSIN”

“Şimdi buradan hep beraber büyük bir meydan okuma yapacağız. Bunu ileride de ete kemiğe, rakamlara, bir mücadeleye büründürüp bir büyük demokrasi şölenini daha başlatacağız. Ama daha oralara gelmeden, Erdoğan’a şunu söylüyorum: Tayyip Erdoğan. Tayyip Bey’in yaptığı kötülükten bahsedeceğim, ismini duyunca meydan ayağa kalkıyor. Bir meydan okuma var ona. Yıllar, aylardır takip ediyorsunuz. Ekrem Bey televizyonda bir başka odadan izliyor. Ekrem Bey bir meydan okuyacak, sonra hep beraber meydan okuyacağız. Kaç gündür takip ediyorsunuz, Ekrem Başkanımızı, arkadaşlarımızı temelsiz, büyük yalanlarla karalamaya çalışıyorlar. Ama ellerindeki büyük propaganda makinasıyla, büyük haksızlıklarla saldırarak sürekli ‘Efendim yolsuzluk, efendim hırsızlık, efendim rüşvet’ diye yalanlara sarılıyorlar. Bize şunu diyemiyorlar: ‘Sayıştay müfettişi şunu buldu’, yok. ‘Vergi müfettişi bunu buldu’, yok. ‘Geldik inceledik, denetledik kanıt bu’, yok. Ne var? ‘Gizli tanık var.’ Adı ne? ‘Söyleyemeyiz.’ Yüzü var mı? ‘Yüzü yok, yüzsüz o.’ Peki söylediğinin kanıtı var mı? Yok. Delil var mı? Delil yok, kanıt yok, şahit var. Şahit kim? Onu da bir tek savcı biliyor. Buna dayanarak bir sürü yalan attılar, yok 500 milyar hırsızlık, bilmem ne. Bir kere hesap ortada, Tayyip Bey’in ve atadıklarının yaptıklarının iki katını Ekrem Bey yarı fiyatına yapmış. Yani arada dört katlık bir fark var. Şimdi Ekrem Bey’le ilgili bizim iddiamız ve meydan okumamız şudur. Birincisi, ileride çok büyük bir kampanya başlatarak Ekrem İmamoğlu‘nun tutuksuz yargılanmasını, bir cumhurbaşkanı adayının eşit şartlarda yarışması için tutuksuz yargılanmasını talep edeceğiz. Ve Ekrem Bey meydan okuyor, biz meydan okuyoruz. Buradan sesleniyoruz. İster tutuklu olsun, ister tutuksuz. Şartlarımız değişmez. Ama tutuksuz yargılanması önemli. Çünkü gizli tanık, gizli soruşturma büyük bir yalanla büyük bir haksızlığa dönüşüyor. Biz tarihi bir adım atıyoruz. Ekrem İmamoğlu’nun dosyasının TRT 1’den canlı yayınlanarak yargılamanın yapılmasını istiyoruz. Ey Tayyip Erdoğan, ey Tayyip Erdoğan’ın aparatı Akın Gürlek, ey Akın Gürlek‘in talimat aldıkları, talimat verdikleri, cesaretiniz varsa o yalan dosyayı canlı yayında soruları verin, dün cevabı alıp da nasıl suspus olduysanız gerçekleri Ekrem İmamoğlu alnınıza çaksın, alnınıza çaksın.”

“YAPTIĞIN İFTİRAYI ALNINA VURMAYA HAZIR”

“Tayyip Bey, benim belediye başkanım senin sorularını canlı yayında yayınlanacak mahkemede cevaplamaya, seni rezil rüsva etmeye, savcının yalanlarını, onun burnundan fitil fitil getirmeye, seni milletin önünde sorgulamaya, yaptığın iftirayı alnına vurmaya hazır. Senin savcın hazır mı karşımıza çıkmaya? Şimdi Ekrem İmamoğlu‘nun yargılamasının televizyonlarda canlı verilmesini, cevapların teker teker kanıtlarıyla birlikte verilmesini teklif ediyorum. En basit örnek, yıllar önce bir tane arsa alınmış, Ekrem Bey diyor ki ‘O arsaya verdiğim para, arsanın ederinin yüzde 5’i.’ ‘Demek ki bunu sana düşük fiyata verdiler, yüzde 95’i rüşvet.’ Ekrem Bey şaşırıyor. ‘Olur mu öyle şey?’ diyor. ‘Bakın’ diyor avukatlarına, yarım saat gidip geliyorlar, ne çıkıyor biliyor musunuz? Yüzde 5’i kendi hesabından kapora olarak yollamış, alışveriş kesinleşince paranın yüzde 95’ini şirketin hesabından hesaba yollamış, alınlarına çaktı geçen gün onu, alınlarına çaktı.”

“TAYYİP BEY BUNA YANAŞAMAZ”

“Ama Beylikdüzü’nde arsa 20’de bir fiyata. Bunu o A Haber denen yer, TRT, TGRT’si, CNN’i, TVNET’i, utanmadan, sıkılmadan, ‘ucuza arsa, düşüğe arsa’ 50 kere verdiler, gerçek ortaya çıkınca bir kere söylemediler. Şimdi orada rica edip durdurduğum arkadaşlara söylüyorum. Buradan Tayyip Bey’e soruyoruz. Var mısın kardeşim? Siz soruları canlı yayında sorun, bütün mahkeme yayınlansın, millet hırsızı da hırsızın şeddelisini de televizyonda görsün. Biz varız. Tayyip Bey buna yanaşamaz. Tayyip Bey, bak gençler ne diyor? ‘Zıpla zıpla, zıplamayan korkaktır’ diyor. ‘Zıpla zıpla, zıplamayan onun gibi olsun’ diyor. Değerli arkadaşlar şimdi sizin bu pırıl pırıl, bu güzel, bu temiz, bu cesur, bu barışçıl, bu saldırgan olmayan eyleminize, her gece ortaya koyduğunuz bu eyleme birileri normal yollarla cevap verme ya da benimseme, hatalarından ders almak yerine kara çalmaya, iftira atmaya, sizin karşınıza bir takım olmadık yapıları çıkarmaya kalktılar. Günlerdir buradayız. Bir hafta önce de buradaydık. Dün akşam burada 1.5 milyona yakın, 1.2 milyon kişiydik ta gözün göremediği yerlere kadar. O sırada karşımızdaki Şehzadepaşa Camii ve haziresi… Bizim için, Ekrem Başkan için, Cumhuriyet Halk Partililer için, tüm ibadethaneler; tüm camiler, tüm cemevleri, tüm kiliseler değerlidir. Kültür varlıklarını korumak için bugüne kadar verilmemiş çaba, Mahir Polat tarafından, o da bugün cezaevinde, Ekrem İmamoğlu tarafından bütçelendirilmiş, projelendirilmiştir. Maalesef, bu barışçıl gösteriye, bazı arkadaşlarımız burada değil kemerlerin oraya gidip, oradan buraya doğru polis biz buradan ayrıldığımızda onların üzerine doğru kanunsuz emirle geldiklerinde, dün kaçan bazı arkadaşlar istemeden, canlarını kurtarmak için Şehzadebaşı Camii’nin açık kapısından içeri girdiler. Orada biraz çimenlere basılma, birkaç mezar taşının devrilmesini ‘Yok efendim dine saygısızlık, yok efendim camiye saldırı, yok efendim…’ Böyle göstermeye çalıştılar. Bu sabah erken saatlerde İBB ekipleri camiyi eskiden olduğundan iyi hale getirmişti bile Vali Bey gelene kadar. Ayrıca yıllardır talebimiz var kalıcı restorasyon için. Onun da imzası Tayyip Bey’in önünde Ankara’da bekler. Bu akşam ‘Efendim buradakiler din düşmanıymış, karşılarına filanca yapı gelip iftar yapacakmış.’ Ama yapının altını kazıyorsun, İBDA-C çıkıyor, geçmişte domuz bağları çıkıyor, Konca Kuriş cinayetleri çıkıyor. Bu süreçte İl Başkanımız, İstanbul Valimizi ziyaret etti. İstanbul Valisi bu süreçte meseleyi gerginliğe dönüştürecek işlerden uzak durmak adına üzerine düşen sorumluluğu üstlendi. Biz de miting alanını aşağıya kaydırarak, caminin diğer kapısından ibadete engel olmayacak şekilde, hem tepki ve protesto hakkının kullanılması hem ibadet özgürlüğüne engel olunmayacak bir süreci hep birlikte yürüttük. Bu akşam Sayın Valim alkış geliyor, bak buna alkış. Bu millet böyle bir millet, böyle insanlar. İbadet özgürlüğü ile gösteri ve toplantı özgürlüğünün birlikte olması meydandan alkış oluyor. Biz her türlü özgürlüğün teminatıyız. İnancın teminatıyız, ibadetin teminatıyız, örtünmenin teminatıyız, özgürce giyinmenin teminatıyız, kadın ve erkek eşitliğinin teminatıyız. Biz gökkuşağının teminatıyız, tüm renklerin teminatıyız biz. Özgürlüğün, kardeşliğin teminatıyız.”

“YARIN AKŞAM BÜYÜK KAPANIŞI YAPIYORUZ”

“Birazdan burada konuşmalar bitince, bariyerler kalkınca, tabii bir konuda bir karara varıp, sonra yavaş yavaş dağılacağız. Ancak şöyle olumsuz şeyler görüyorum ve bu geceye çok sıkı bir tedbir aldık. 85 milletvekilimiz, bunların 25’inde telsiz kulaklıklar ve ellerinde telsizlerle, yanlarındaki dört arkadaşımızla birlikte Bozdoğan Kemeri’nden aşağıya, ilgili köşelerde, dağılma alanlarında, tansiyonun artabileceği yerlerde, polis kardeşlerimize verilecek kanunsuz emirlere karşı ve polisimize karşı yapılabilecek haksız saldırılara karşı tampon görevi görecekler. Sizden ricamız şudur. Yarın yedinci gün. Altı gün üst üste buraya yüz binler geldik. Gün oldu 110 bin, gün oldu 220 bin, gün oldu 500 bin, gün oldu 1 milyon. Yarın akşam, ertesi gün çok önemli. Çünkü ilk gün ben buraya geldiğimde, buraya 100 bin kişi değil de dün 1 milyon 200 bin kişi değil de bir avuç insan gelseydi, şimdi ne olmuştu biliyor musunuz? Bu binada Ekrem Başkan’ın değil Tayyip Erdoğan’ın kayyımının resmi olacaktı, kayyımının. Bunun için çarşamba günü burada Ekrem Başkan özgürlüğüne kavuşana kadar, Ekrem Başkan gelip makamına oturana kadar onun yerine görevine vekalet edecek bir Cumhuriyet Halk Partili belediye meclis üyesi vekil seçilecek ve biz o anda artık bu kayyım riskini hep beraber bertaraf etmiş olacağız. Onun için yarın akşam da… Sonrasını sonra konuşuruz. Yepyeni eylemler, yepyeni mitingler, bambaşka meydanlar, bambaşka umutlar, bambaşka heyecanlar ama bir elimiz, bir ayağımız, yüreğimiz, kalbimiz Saraçhane’de olmak üzere. Yarın akşam da ne olursa olsun bu meydana gelip, bir büyük kapanışı ve bir büyük şahlanışı, bir büyük başlangıcı yapmaya, hem demokratik direncimizin zaferini kutlamaya hem de büyük bir demokrasi devrimini başlatmaya, yarın akşam da Saraçhane’yi doldurmaya var mısınız? O zaman beklesin mi bizi İstanbul? Haramilerin saltanatını yıkmaya geliyor muyuz? Haydi o zaman gece polisimizle çatışmadan, onların da üst düzey dikkatiyle hep birlikte güvenle dağılıyoruz. Şunu unutmayın Taksim’de ağaçlar kesilirken Gezi’nin bize ihtiyacı vardı, Gezi’deydik. Bugün kayyım gelmesin diye Saraçhane’nin ihtiyacı var, Saraçhane’deyiz. El ele, kol kola, gönül gönüle nerede gerekiyorsak orada olacağız. Gün gelecek Taksim’i hep birlikte geri alacağız. Söz veriyorum size. Yarın akşam Saraçhane’de buluşmak üzere. Bekle bizi İstanbul.”

“SARAÇHANE’Yİ GÖRMEYENİ YERİN DİBİNE GÖMÜN”

“Şimdi birincisi, yarın sabah herkes kahvesini içiyor ama Espressolab’ın önünden bile geçmiyor. İkincisi, biliyorsunuz kitap almak icap ettinde insanın ayağı bazen güzel de var yapıları, dükkanları, koca koca camları; D&R’a gidiyor. Aman ha D&R’a uğramıyorsunuz. Özellikle ben bu boykot listelerinde şunu söyleyeyim. Olur olmaz bir sürü liste dolaşıyor. Hepsini bir kenara bırakın. Biz bizi görmeyeni gömersek, öbürleri de görecek. Günü gelecek halen daha kafamızı bozan var, ona da bakacağız. Ama bazı bu uyanık, yandaş şirketler günahsız rakiplerini yalancı listelerle dolaştırıyorlar. Onun için siz, bizim ağzımızdan çıkana bakın. Çünkü ben bunu yarından itibaren sizin de bakacağınız, Boykotyap.com diye bir siteden bakacağım, siz de oraya bakın. Ben demiyorum ‘Şuna, şuna boykot yapın.’ Ben diyorum ki Saraçhane’yi göreni siz de görün, görmeyeni yerin dibine gömün. Idefix diye bir şey var biliyor musunuz? Artık yok. Idefix artık yok. D&R yok, Idefix yok. Peki Demirören? Bu İstiklal’de Demirören AVM var, biliyor musunuz? Karşı kaldırımdan geçin. AVM orada, siz buradan yürüyün. Kilim Mobilya diye bir şey varmış. Bu Kilim Mobilya parayı sizden kazanıyor, haberi saraya yapıyormuş. Bundan sonra o kilime kim basıyorsa o sahip çıksın onlara. Kilim Mobilya’yı evinize sokmayın. Gençler diyor ki ‘Ülker, Ülker, Ülker…’ Bu da gençlerin talebidir. Benzin, mazot alınacaksa dünya kadar benzin istasyonu var ama artık Türkpetrol diye bir şey yok. Gaz alınacaksa, tüp alınacaksa hepsi alınabilir; Milangaz’dan, Likidgaz’dan hiçbirimize hayır yok. Arkadaşlar TGRT’ye bakmayın, TGRT’nin İhlas Ev Aletleri ile artık ısınmayın. Bakın düne kadar her düşmanlığı yapan CNN, Demirören, D&R, Idefix söyledim. Espressolab’ı konuştuk, İhlas’ı konuştuk. Ayrıca bir son var, onu özel ayırıyorum, onun televizyonlarla ilgisi yok. Bir televizyon kanalı var, CNN’in yanında övülür. Onun yanında, çok gidilen restoranlar, çok bilinen arabalar yazıyor. O kararsız kalmış son dakikaya kadar, ‘Haber vereceğiz, bizi söylemeyin’ diye kıvranıyor. Yarınki canlı yayınlara kadar ona süre veriyorum. Eğer bunları yarın düzeltirse düzeltir…”

“ÇALIŞANLARIYLA DAYANIŞMA GÖSTERİLECEK”

“Şimdi yarın akşama bir büyük lokmayı ayırıyoruz. Siz CNN’inkilerle, D&R‘la, Idefix’le, İstiklal Demirören AVM, Türkpetrol, Milangaz, Likidgaz ve meraklısına söylüyorum ha sakın ha sakın, sakın ha sakın sanki öbüründen beter bu yasa dışı olanlarından beter. Aman ha Milli Piyango’dan, misli.com’dan, iddiaa.com’dan uzak durun. Ve ‘Turpun büyüğü heybede’ diyordu ya, heybede. Bizim de büyük turpu söylüyorum. Söyleyeyim mi? Hani Kartalkaya’da küçücük bebeleri, el kadar çocukları yakan Grand Kartal Otel var ya… O otel yanarken denetlemeleri yapmayıp, utanmadan, sıkılmadan ortaya çıkıp ona buna iftira atan, halen daha istifa etmeyen Tayyip Erdoğan’ın da görevden alamadığı Turizm Bakanı var ya… Bayram geliyor, uçak bileti ETS‘den sakın ha. Otobüs bileti ETS’den sakın ha. Otele motele ETS’den sakın ha. ETS’yi yerin dibine gömene kadar bize huzur yok. Bir tek ricam, Espressolab’ın da saydığım şirketlerin de çalışanlarının bu işte günahı yok. Gidilmeyecek, girilmeyecek, elbette protesto edilecek ama sakın ha sakın çalışanlarına ilişilmeyecek. Hatta onlarla dayanışma gösterilecek. Televizyonda dahi öyle. Adam yandaş medyanın kameramanı, ekmeğinin peşinde. İki çocuk evde ekmek bekler, eşinin ya işi var ya işi yok, omzunda yandaş medyanın kamerası. Aman ha kimseyi protesto etmeyin. TRT düşmanlık ediyor, Anadolu Ajansı düşmanlık ediyor. Ama emekçileri hepimizin kardeşi.”

“TAKSİM’İ HEP BERABER SÖKE SÖKE ALACAĞIZ”

“Değerli arkadaşlar buradan hepimiz yarın buraya sağ salim gelmek üzere evlerimize gidiyoruz. Ağaçlar varken kesilmesin diye, yerine Topçu Kışlası yapılmasın diye, AKM yıkılıp Atatürk Kültür Merkezi AVM olmasın diye ölümü göze aldık, Taksim’e gittik. Ölenimiz oldu, kalanımız oldu. Yarın ant olsun ki Taksim’i kurtaracağız. Ama bugün ‘Mücadelenin yeri Taksim’ diyenler, bu meydanı bölmek isteyenler. Yarına korku saçmak isteyenlerdir. Onların bu fikirleri bizi bir tarafa çekip, bu meydanı güvencesiz, yalnız bırakmak istiyor. Ben size namus ve şeref sözü veriyorum ki bu birliktelik sürdükçe, kayyımlar püskürtüldükçe, korku yenildikçe, meydanlar büyüdükçe, söz veriyorum bu gece değil ama bir gece, ümit ediyorum bu 1 Mayıs’ta ya 1 Mayıs’ta Taksim’i hep beraber söke söke alacağız. Şimdi yarın tekrar Saraçhane’de buluşmaya var mıyız? Burayı boş bırakmamaya, yarın büyük vedaya var mıyız? Büyük başlangıca var mıyız? O zaman bekle bizi İstanbul, yarın yine buradayız.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir