Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

AAGB: Newroz’unuz kutlu olsun!

Avrupa Alevi Gençler Birliği ( AAGB), Newroz Bayramı dolayısıyla yazılı bir açıklama yaparak halkların ve inanç topluluklarını Newroz Bayramı’nı kutladı.

”Hızır Cem’lerini yaparlardı.”

Newruz’un tarihsel kökenine, anlamına, halkların ve inanç topluluklarının Newroz’a yaklaşımlarına ilişkin anlatımlara da yer verilen açıklamada, şu ifadeler yer alıyor:

” Cemre henüz toprağa düşmemişti Pîr köye ilk adımını attığında. Talipleri, Mart’ın başında sedirleri ektikten sonra Hızır Cem’lerini yaparlardı. Hem ekilene bir dua olurdu Pîr’in nefesi hem de çeşitli tüyolar alınırdı yaza dair. Eskiler, doğa olaylarını iyi gözlemler, yorumlar ve çıkarımlarda bulunurdu. Kışı çok karlıysa yazın kaynak suları iyi, ayazı çoksa yaz kurak geçecekti. Baharda mahsüle don düşer mi düşmez mi bilirdi o kuşak. Sanki kulaklarına kış rüzgarı, gelecek filme dair spoiler fısıldamış gibi. Aslında doğa inancı olan Alevi’liğin, tabiatla olan kuvvetli bağının bir göstergesiydi bu kuşak. Köylüye bazı bilgiler de taliplerini gezen ve bilgi toplayan Pîr’den gelirdi. Kerametini sorgulamıyoruz elbette ama onlarda bizden öğrenirlerdi bir şeyleri. Nasıl ki Ağuiçen ocağından olan ve sadece Zazaca bilen Pîr Apê Azîz, talipleriyle anlaşabilmek için gayret edip Kurmanci öğrenmişse de, eminiz bundan fazlasını da yapmıştır. O güzel insan, taliblerini ev ev gezip mihman olurdu. O günlerde, hâlâ tenimizi ısırırdı o ince bahar soğuğu. Sabahları, öğlene doğru suratımızı yalardı güneşin ışınları. Doğa ana ikilemlededir o ayda. Yeni yeni aydınlık maçı önde götürmektedir ama geceleri hakemler karşı tarafı tutmaktadır. Vesselam.

”Gece ve gündüz eşitlenmiştir artık. Biz gibi! ”

Gece ve gündüz eşitlenmiştir artık. Biz gibi! Aksisine noksanlık diyordu Hûnkar. Hangi enlem ve boylamda olduğunuz, hangi iklimde yaşadığınız, hangi dili konuştuğunuz veya hangi yükseltide olursanız olun bu mevsimsel döngüyü değiştiremezdiniz. Xer hatî(hoşgeldin) ile başlayan ve sobanın ateşinin odaya yansıttığı hareketli gölgeleri izleme eşliğinde dinlediğimiz muhabbetler yavaş yavaş yerini dışarıda ateş başlarına bırakmıştı o aylarda. Artık güneyden esen ılık meltem esintisi saçlarımızı savuruyordu ateş başlarında. Gün gelmişti.

”Hoşgeldin bahar, hoşgeldin aydınlık, hoşgeldin hürriyet…”

Takip eden gün sadece bizde değil; Vartinik’ten Mercan’lara, Sarıkamış’tan Kirmanşah’a, Kürecik’ten Toroslar’a, Ulubaba’dan Nurhak’lara, Almus’tan Şengal’e tutuşurdu bir kıvılcım. Kaynardı kazanlar, paylaşılırdı lokmalar. Eski gün yakılırdı, yeni güne merhaba denilirdi. Karanlık geride bırakılırdı, aydınlığa merhaba denilirdi halay eşliğinde. Hoşgeldin bahar, hoşgeldin aydınlık, hoşgeldin hürriyet…

Halayında el ele tutuştuğunuz çok, ateşinize su dökeniniz hiç olmasın!(suyun da canı var)

Karanlıkta ışığınız YOL’unuz, ışıkta ateşiniz yoldaşınız, yoldaşlıkta Hızır hep sizinle olsun.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir