YÜZYILLARDIR KADINLARA KARŞI SÜRDÜRÜLEN CADI AVI, BUGÜN SURİYE’DE ALEVİ KADINLARINA KARŞI SÜRÜYOR!

Suriye’de Alevilere yönelik yapılan toplu katliamlara bir tepkide kadın örgütlerinden geldi. 17+ Alevi Kadınlar ve Bodrum Kadın Dayanışma Derneği’nin ” Sistematik Alevi katliamlarına karşı ses çıkaralım” başlığıyla yapıtıkları açıklamada şu ifadeler yer alıyor:
”Erkek egemen sistemin kadın bedenini hedef alan sistematik şiddeti, tarihten günümüze farklı biçimlerde devam etmektedir.
Kadın katliamları, münferit değil, kadın cinsiyetine yönelik organize ve kolektif imha politikasıdır. Yüzyıllar önce başlayan ve günümüzde hala devam eden cadı avı, bugün Alevi kadınlar üzerinde yeni bir şiddet dalgası olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tarih boyunca erkeklerin savaşlarının “ganimeti” olarak görülen kadınlar, “cadı” damgasıyla, “namus” kisvesiyle, “savaş stratejisi” adı altında katledilmiştir.
Dün Ezidi kadınlar IŞİD’in sistematik tecavüz ve köleliğine maruz kalırken, bugün Suriye’deki Alevi kadınlar benzer bir kadın kırımıyla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Dünya kamuoyu ise bu sistematik şiddete karşı sessizliğini korumaktadır.
Aleviler tarih boyunca eşit yurttaşlık hakkından mahrum bırakılmış, kimlikleri yok sayılmış, inançları tanınmamış ve toplumun “ötekisi” olarak konumlandırılmıştır. Bu dışlanma politikası sadece bireysel değil, kurumsal ve sistemik bir ayrımcılık olarak varlığını sürdürmüştür. Alevi toplumunun varlığına dair meşruiyet tanınmaması, onları vatansız ve güvencesiz bir konuma iterken, bugün gelinen noktada bu toplumun mensupları “katli vacip” olarak hedef gösterilmektedir. Bu tarihsel dışlanma ve ötekileştirme, özellikle Alevi kadınları üzerinde çifte bir ayrımcılık ve şiddet olarak tezahür etmektedir. Hem inanç kimliğinden hem de kadın olmanın getirdiği dezavantajlı konumdan dolayı, Alevi kadınları patriyarkal sistemin en ağır yükünü taşımaya zorlanmaktadır.
Alevilerin katledilmesine dair dünyanın hiçbir yerinde hukuki süreçler işletilmemiş, sorumlular hesap vermemiştir. Bununla beraber Alevi kadınlar, patriyarkal kontrol mekanizmasının en vahşi biçimde yok saydığı kesim olmuştur.
KADIN BEDENİ SAVAŞ ALANI DEĞİLDİR!
Bosna’dan Ruanda’ya, Myanmar’dan Ukrayna’ya, Irak’tan Suriye’ye kadar savaş bölgelerinde kadınlar, sistematik tecavüz silahıyla köleleştirilmiş ve öldürülmüştür. Bu işkenceden sağ kurtulanlar ise çoğu zaman kendi toplumları tarafından kabul edilmemiş, etkin destek mekanizmalarından yoksun bırakılmış, bir daha asla hayata bağlanamamıştır.
Cinselleştirilmiş şiddetin yalnızca “ordunun moralini yükseltmek” veya “düşman toplumunu yıkmak” için verilen taktiksel bir emir değil, bu şiddet, erkek egemen sistemin içselleştirilmiş şiddetinden kaynaklanmaktadır. Erkek şiddeti, savaşta “kontrolsüz bir ortamda” açığa çıkan bir sapma değil; patriyarkal kültür tarafından beslenen ve barış zamanında da var olan yıkıcı bir güçtür.
Savaşta tecavüzün “emirsiz” gerçekleştiği anlatısı, failleri sorumluluktan kurtarmaya yönelik bir erkek dayanışması stratejisidir. Tecavüz, “düşman topraklarında” gerçekleşen kontrolsüz bir sapma değil, patriyarkal iktidarın doğal bir uzantısıdır. Erkekler barışta da, savaşta da kadın bedeni üzerinde egemenlik kurmak için şiddet uygular.
FEMİNİST DİRENİŞ VE DAYANIŞMA ÇAĞRISI!
Kadın mücadelesinin yüzyıllardır sürdürdüğü direniş geleneğiyle, cinselleştirilmiş savaş şiddetinin faillerinin sadece emir verenlerde değil, erkek egemen kültürün tüm yapılarında aranması gerektiğini haykırıyoruz. Bu şiddet, kadınların ikincilleştirildiği, nesneleştirildiği ve erkek egemenliğinin normalleştirildiği her yerde potansiyel olarak mevcuttur.
Ortaçağ’dan günümüze süren cadı avlarının her biçimine karşı yüzyıllardır direnen kadınların mirasını sahipleniyoruz. Bedenlerimiz, üzerinde erkeklerin tahakküm kuracağı alanlar değildir! Erkek savaşlarının “taktiksel ganimeti” olmayı reddediyoruz. Kadın katliamlarının her türüne karşı, tüm kadınlarla dayanışma içinde mücadelemizi sürdürüyoruz.
– Kadın kırımının ayrı bir savaş suçu olarak tanınması için uluslararası yasal düzenlemeler talep ediyoruz.
– Kadınların, kendi hayatları ve bedenleri üzerinde tam kontrol sahibi olma hakkını savunuyoruz.
– Farklı kimliklerden, inançlardan ve coğrafyalardan kadınlar olarak dayanışmamızı büyütüyoruz.
– Şiddetin kökenindeki erkeklik kodlarını ve iktidar ilişkilerini reddediyoruz .
– Suriye’deki Alevi kadınlara yönelik şiddetin görünür kılınması ve sorumluların yargılanması için mücadele ediyoruz.
– Savaş mağduru kadınlara yönelik etkin destek mekanizmalarının oluşturulmasını talep ediyoruz.
Dünya kamuoyunu Suriye’deki Alevilere yönelik katliamlara karşı ses çıkarmaya Suriye’deki Alevi katliamı nedeniyle uluslararası yaptırımlara tabi tutulmasını, Suriye’de yaşayan tüm azınlıklara ve Alevilere eşit yurttaşlık hakkı tanınmasını ve yaşam haklarının garanti altına alınmasını talep ediyoruz. Kadın katili cihadist çetelerin uluslararası yapılar tarafından aklanmaya çalışılmasını kabul etmiyoruz. Ödül yerine Alevi katliamından sorumlu olanların Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanmasını ve cezalandırılmasını talep ediyoruz.”

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler