Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Halide Türkoğlu: 8 Mart’ta ülkenin doğusundan batısına kadınların seslerini buluşturacağız!

Dem Parti Kadın Meclisi, “Kadın Özgürlük Mücadelesiyle Barışı Örgütlüyoruz / Em bi Têkoşîna Azadiya Jinan Aştiyê Rêxistin Dikin” şiarıyla Kars’ta 8 Mart startı verdi.

Dem Parti Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: 

”DEM Parti Kadın Meclisi olarak bugün 8 Mart çalışmalarının startını vermek için buraya geldik. Bizim için çok anlamlı bir gün aynı zamanda kadın mücadelesini büyütmek açısından. “Kadın Mücadelesiyle Barışı Örgütlüyoruz” şiarıyla 8 Mart çalışmalarımızı başlattık. Ülkenin bir yandan doğusundan, bir yandan batısından kadın mücadelesinin taleplerini, itirazlarını ve isyanını örgütlemek için buradayız. 

Günler öncesinden bir program deklare edildi. Kadın arkadaşlarımız 8 Mart’ın startını verebilmek için çalışmalarına günler öncesinden başladı. Birçok ilden kadınlar Kars’a gelecekti. Valilik tarafından girişler yasaklandığı için ne yazık ki kadın arkadaşlarımız bizimle bulaşamadı. Birçok engellemeyle karşı karşıya kaldılar. Sebep olarak da Kağızman’a kayyım atanması gösterildi.

Kayyım siyaseti kadın düşmanlığının da bir göstergesidir

Ne yazık ki bu ülkenin en derin meselelerinden biri olan Kürt sorununu çözmek için hala kayyım atamaya çalışıyorlar. İktidar çözüm üzerine söylemlerde bulunuyor ama pratiğine baktığımızda ne yazık ki kayyım siyasetinden vazgeçmediğini görüyoruz. Kayyımla halkın iradesini, kadınların iradesini, farklı kimlik ve inançların iradesini yok saymaya devam ediyorlar. Kayyım siyaseti, aynı zamanda kadın düşmanlığının da bir göstergesidir. Yani burada sadece Kürtlerin kazandığı bir belediyeye düşmanlık söz konusu değildir; kadınların eş başkanlık sistemiyle örmek istediği yeni yaşam modeline, yerel yönetim anlayışına yönelik de bir saldırı vardır. Bunu bir darbe gibi yapıyorlar. Yargı eliyle yeni yöntemler geliştiriyorlar, OHAL kararlarını sürekli hale getiriyorlar. 

OHAL hukukunu Kürt ve kadın düşmanlığı üzerinden hayata geçiriyorlar

Kayyım atamasıyla OHAL hukukunu, Kürt düşmanlığı ve kadın düşmanlığı üzerinden hayata geçiriyorlar. Bugün yargı iktidarın sopası haline gelmiştir. Gözaltılar, tutuklamalar ve kayyım siyaseti birlikte yürüyor. Bugün sadece belediyeler kayyım tehdidiyle karşı karşıya kalmıyor. Sadece DEM Parti’nin belediyeleri değil, muhalif olan birçok belediye bu tehditle karşı karşıya. Sermayenin kendisi de bu tehditle karşı karşıya. Basının kendisi de bu tehditle karşı karşıya. İnsan hakları ve hukuk mücadelesi veren her kesim bu tehditle karşı karşıya. Yani kayyım siyaseti bir rejim anlayışıdır. O yüzden biz kadınlar, Kağızman’a yönelik kayyım politikasını kınıyor ve kabul etmiyoruz. Kadınların, halkın iradesini çalıyorsunuz. Halkın emeğinden, hakkından çalıyorsunuz. Bu hukuksuzluğu daha fazla sürdürmeyin. Yaptığınız hukuksuzlukla bu ülkede insan haklarını ve hukuku askıya alıyor, adaletsizliği pekiştiriyorsunuz.

Kadınlar kayyım siyasetini kabul etmiyor

Bugün kayyım siyasetine olur verecek hiçbir halk kesimi yoktur. Hiçbir kadın, kayyım siyasetini kabul etmiyor. Kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor. Kayyım siyasetinin iktidarın keyfi hukukundan kaynaklandığını görmek gerekiyor. Nerede bir gasp siyaseti varsa kayyımın da onunla eşdeğer olduğunu, nerede yolsuzluk varsa kayyımın da onunla beraber yürüdüğünü, nerede yolsuzluk ve yoksulluk derinleşiyorsa kayyımın da orada olduğunu görmek gerekiyor. O nedenle, bizler bir yandan kadın mücadelesiyle barışı örgütlüyoruz derken, bir yandan da bu ülkenin temel sorunlarını gündemimize alıyoruz. Kadınların yaşamış olduğu eşitsizlikler ve özgürlüklerinin kısıtlanıyor olması, hem yerel hem de merkezi siyasetin temel sorunudur.

Barış siyasetinin temel gündemimiz olabilmesi için mücadelemizi büyüteceğiz

Bizler, kadın mücadelesiyle değişimden ve dönüşümden yanayız. Bu ülkenin demokrasiye ihtiyacı olduğunu söylüyoruz. Demokrasi olmadan hiçbir şekilde sorunlar çözülmüyor. Demokrasi olmadan yolsuzluk da yoksulluk da hak gaspları da kadına şiddet de artıyor. Kadına şiddet neredeyse bir kadın kırımı haline geldi. Bunun da iktidarın politikalarından bağımsız gelişmediğini her gün sokaklarda ifade ediyoruz. 8 Mart’a giderken mahalle mahalle, sokak sokak iktidarın bu politikalarını teşhir edeceğiz. Sadece teşhir etmekle de kalmayacağız; barışın bizim için neden önemli olduğunu, demokratik siyasetin bizim haklarımız için neden önemli olduğunu, kayyım siyasetinin irademizi gasp ederken hayatlarımızdan nasıl çaldığını her yerde ifade edeceğiz. Tekçi rejimlere ve kayyımı meşru gören her anlayışa karşı özgürlük ve eşitliğin bu topraklarda hayat bulabilmesi ve barış siyasetinin temel gündemimiz olabilmesi için mücadelemizi büyütmek zorundayız. Onlar baskı, tutuklama ve kayyım siyasetiyle demokrasi güçlerine ve kadın özgürlük mücadelesine ket vurmak istiyor, insanları umutsuzluğa sevk etmek istiyor. Çünkü umudun olmadığı yerde değişim olmaz. Biz bu iktidarın amaçlarını çok iyi biliyoruz. Bunu çözüm olarak görüyorlarsa, biz de o çözümü kabul etmiyoruz. Kayyımın olduğu yerde çözüm olmaz. Kayyımın olduğu yerde, iktidarın baskı ve inkar politikaları var demektir. Her gün derinleşen eşitsizlik ve yoksulluk var demektir. Kendi kendimizi yönetmek istiyorsak, kendi kimliklerimizle, dillerimizle, kültürlerimizle, inançlarımızla ve farklılıklarımızla var olmak istiyorsak, bu kayyım rejimini ortadan kaldırmamız gerekir. Bu ülkenin demokratik olmasını hep birlikte sağlamamız gerekiyor.

İnanıyoruz ki onurlu barışı kadınlar yapacak

Özellikle kadınlar bunu defalarca ifade ediyor sokaklarda, alanlarda. Bu ülkedeki antidemokratik uygulamaları her yerde teşhir ediyorlar. Demokrasinin olmadığı yerde onurlu bir yaşam olmuyor. Evet, yaşıyoruz ama sürünerek yaşıyoruz, şiddetle yaşıyoruz, eşitsizliklerle yaşıyoruz. Biz buna yaşam diyemiyoruz. Bizler özgür ve eşit yaşamak istiyoruz. Özgür ve eşit yaşamın da bu ülkenin demokratikleşmesinden geçtiğini biliyoruz. Bu ülkenin demokratikleşebilmesi için de Kürt sorununun demokratik çözümünün olması gerektiğini biliyoruz. İktidar Kürt sorununu bu akılla, bu ideolojiyle çözeceğini sanıyorsa yanılıyor. Geçmişteki diğer iktidarlar gibi kendi kendisini çökertecek, bir çözülme noktasına gelecektir.

Demokrasi, eşitlik, özgürlük mücadelesi yürütenler ise bedeli ne olursa olsun tarihin her aşamasında bu tür iktidarlara boyun eğmedikleri gibi değişimin ve dönüşümün öncü gücü olmuşlardır. Yeni bir sayfa açılıyorsa da bunun asıl gücü kadınlardır, Kürtlerdir, halklardır, inançlardır, özgür eşit yaşamak isteyen her kesimdir, emekçilerdir. Bugün her yönüyle saldırılar var. Nerede bir demokratik kurum varsa, demokratik siyaset yapan varsa, hakikat arayan varsa, basın emekçisi varsa baskı altındadır. Bu baskı atmosferiyle üzerimize gelenler şunu iyi bilmelidir: Yıllardır bu mücadeleden vazgeçmeyen kararlı bir Kürt halkı var. Eşitlik ve özgürlük isyanını büyütmekten asla vazgeçmeyen kadınlar ve kadın mücadelesi var. Savaş rejimlerinin odaklandığı Ortadoğu coğrafyasında temel hedeflerimizden biri de onurlu bir barışın inşa edilmesidir. Bu savaş rejimlerinin içerisinde onurlu bir barış inşa edilebilir mi diye sorabilirsiniz. Tam da bu süreçte barışın sesini örgütlemek, barışın sesini her yere yaymak temel amacımız olmalıdır. Bu onurlu barışı inanıyoruz ki kadınlar yapacak. Kadınlar öncülüğünde bu mücadele daha da büyüyecek.

Barışın olanaklarını yerellerden kaldırmak istiyorlar

Eşitlik ve özgürlük en temel nihai hedefimizdir. Bu ülkenin demokratikleşmesi, demokratik bir anayasaya sahip olması ve demokratik bir cumhuriyet üzerinden büyümesi gerektiğini söylüyoruz. 100 yıldır inkar, talan, ret, eşitsizlik üreten bir rejimin her türlü koluyla mücadele ederken tahayyül ettiğimiz ülke de cumhuriyetin demokratikleşmesinden geçiyor. Bunun olabilmesi için de yerel demokrasi esastır. Yerel demokrasi, yerel yönetimlerin nasıl yönetildiğiyle ilgilidir. Yerel yönetimler kimlikleriyle, farklılıklarıyla, kadınların mücadelesiyle kendisini var ettiği zaman bu ülke de demokratikleşir. Rejimin antidemokratik ve otoriter haline gelmesinin önündeki en büyük engel de yerel demokrasinin kendisidir. O yüzden kayyımların neden atandığını çok iyi biliyoruz. Sadece inkar politikasıyla atanmıyor, sadece ret politikasıyla atanmıyor. Tekçi bir düzenin inşasını yerellerde yapmaya çalışıyorlar, barışın olanaklarını yerellerden kaldırmak istiyorlar. Ancak biz biliyoruz ki barışın olanakları da toplumdan geçer. Yani bu barışı ne kadar toplumsallaştırırsak, bu barışı ne kadar yerellerde siyaset olarak örebilirsek o zaman kazanmış oluruz. Çözüm birilerini reddetmek, eşitsizliği büyütmek üzerinden gelişirse bunun adı çözüm olmaz.

Kadınlar özgür yaşadığı zaman bu toplum özgürleşebilir

Bu ülke yeterince kriz gördü. Ekonomik krizleri, savaşın getirdiği rejim krizlerini yaşadı. Eşitsizliklerin krizini yaşadı. Her türlü talanı ve doğa kırımını yaşadı. Peki, biz halklar, biz kadınlar böyle yaşamak zorunda mıyız? Bize dayatılan bu yaşama rıza gösterecek miyiz? Elbette ki hayır. İstediğimiz, tahayyül ettiğimiz yaşam için bu 8 Mart’ta kadınlar olarak alanlarda, meydanlarda daha çok ses vereceğiz. Bunu yaparken de Jin, Jiyan, Azadî ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Kadın, yaşam, özgürlük. Çok önemlidir. Kadının yaşaması, yaşarken de özgür yaşayabilmesi. Ama bu iktidar ne yapıyor? Uyguladığı politikalarla “Kadınlar var ama istediğim gibi makul kadınlar olsunlar, mümkünse aile içinde kalsınlar, şiddet görsünler ama ses çıkarmasınlar” diyor. Hayır! Kadınlar bu şekilde yaşamayacak. İktidarın bu politikalarına asla evet demeyecekler. Kadınlar özgür yaşayacak. Kadınlar özgür yaşadığı zaman bu toplum özgürleşebilir. Kadın özgürleşmeden bu toplum özgürleşemez. O yüzden asıl gündemlerimizden biri de kadınların özgürlük ve eşitlik sorunudur. Bu ülkedeki en temel meselelerden biri de kadınların özgürlük ve eşitlik sorunudur. Bu iktidar kadınların emeğinden, iradesinden ve yaşam hakkından çalıyor. Kadınlar katlediliyor, iktidarın yargısı cezasızlık politikasını devreye koyuyor. Kadınlar katlediliyor, infaz sistemleriyle ceza indirimi yapmaya çalışıyorlar. Kadının aile dışında bir kimliği yokmuş gibi davranıyorlar. Eş başkanlık sistemini uygulamaya çalışıyoruz belediyelerde. Kadınlar irade olup seçiyor ama seçilemiyorlar. Neden? Kadınlar eşit olamazlarmış, özgür olamazlarmış. Bunun üzerinden saldırıyorlar. Kadınlar kendi kendilerini yönetemezlermiş. İlla ki birileri onları yönetecekmiş. Hayır!

Eğer seçme hakkımız varsa seçilme hakkımız da vardır

Kürtler, kadınlar, Aleviler, farklı inanç ve halklar, kimlikler, bugüne kadar yok sayılan herkes bizim sistemimizde kendilerini yönetecek. Eğer seçme hakkımız varsa seçilme hakkımız da vardır. Bugün bunu fiili olarak ortadan kaldıran bu zihniyete bizim net cevabımızdır: Bize dayattığınız bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz.

Kadın cinayetleri kadın kırımı haline gelirken, belediyelerimiz kadın merkezleriyle ve sığınaklarıyla yeni bir yaşam modeli ortaya koyarken ve üretimden yönetim anlayışına kadar iktidarın bugüne kadar yapmadığı politikaları hayata geçirirken kayyım atayarak erkek egemen rejimi daha da büyütmeye çalışıyorlar. Biliyoruz ki kayyım atamalarının temel sebeplerinden biri de bu toplumun kadın özgürlük mücadelesinin önüne geçmektir. Çünkü kayyımdan hem tekçilik hem cinsiyetçilik hem de milliyetçilik besleniyor. Bu nedenle kayyımlarla mücadelede her zaman ısrar ettik. Hiçbir zaman kabul etmedik, hiçbir zaman da meşru görmeyeceğiz. Her zaman onun karşısında mücadele ederken de teşhir etmeye devam edeceğiz. 

Eskiden askeri darbeler olurdu, şimdi yargının eliyle darbe yapılıyor

Kayyıma neden olarak belediye eş başkanlarının yargı sürecinde ceza almalarını gösteriyorlar. Bu kadar sorun varken, bu kadar eşitsizlik ve yolsuzluk varken yargı devreye girmedi. Sayıştay raporlarıyla ortaya çıkan usulsüzlüklerin hiçbirinde yargı devreye girmedi. Kadın cinayetlerinde hep cezasızlık politikası devreye girdi. Hak, hukuk tanımayan herkes cezasızlık politikalarından faydalanıyor ama insanlar kendi kendini yönetmek istediğinde kumpas davalarıyla kayyım atıyorlar. Bunun adına da hukuk diyorlar. Hayır, bunun adı hukuk değil! Bunu adı kadın düşmanlığıdır, Kürt düşmanlığıdır. Bunun adı düşmanlık hukukudur. O yüzden kabul etmiyoruz. Adalet sistemi en güvenilir olmayan kurumlardan biri haline gelmiştir. Çünkü iktidarın talimatıyla çalışıyor, keyfiyet rejiminin inşası için kararlar alıyor. Eskiden askeri darbeler olurdu, şimdi yasaları bile olmayan yargının eliyle darbeler yapılıyor. Halkın iradesi bu şekilde darbe alıyor. Demokratik siyaset bu şekilde darbe alarak hedef haline getiriliyor. Bu ülkede bir darbe ve savaş rejimi var. Bu savaş sadece Kürtlere karşı değil. Neredeyse bütün topluma karşı bu iktidarın bir savaşı var. İstediği toplumu inşa edemediği için topluma açtığı bir savaş var. İstediği kadını inşa edemediği için kadına karşı bir savaş var. Kürt’e karşı savaşı var, farklı inanç ve kimliklere karşı savaşı var. Bugün 8 Mart’ın startını neden Kars’tan verdik? Halklar birlikte yaşayabildiği, kendini yönetebildiği, ifade edebildiği için biz buradayız. Kars’ın çoklu kimliği, dokusu ve diliyle demokrasiyi hep birlikte örebilmek için buradayız. 

Bu 8 Mart’ta daha çok güçleneceğiz

Buradan da Muğla’ya geçeceğiz. Ülkenin doğusundan batısına kadınların seslerini buluşturmak için. Bu sesi nasıl buluşturacağız? Elbette ki barış siyaseti ve barış politikasıyla, barış mücadelesini yükselterek. Her bir kadın yoldaşımız ev ev, mahalle mahalle, sokak sokak 8 Mart çalışmalarını yükseltecek, meydanlarda olacak. Ülkenin birçok yerinde mitinglerimiz olacak, şölenlerimiz olacak. 6-8 Mart arası hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de mitinglerimiz olacak. Kürdistan’da TJA ile birlikte mitinglerimizi yapacağız. Türkiye hattında ise kadın platformlarıyla, feministlerle, kadın mücadelesi yürüten kurumlarla birlikte mitinglerimizi ve gece yürüyüşlerimizi gerçekleştireceğiz. Bir yandan da barışı konuşacağız. Ortadoğu’da barış nasıl olacak, Kürt sorunu nasıl çözülecek, kadınların sorunları nasıl çözülecek, bir barış politikasına neden ihtiyacımız var, bunları hep birlikte konuşacağız

Bu 8 Mart’ta daha çok güçleneceğiz, daha çok mücadele edeceğiz, umudumuz daha diri olacak. İnanıyoruz ki bu 8 Mart’ı kadınların barışı ördüğü bir 8 Mart olarak geçireceğiz. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. JİN, JİYAN, AZADÎ!”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir