Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Cem Bir İbadettir, Etkinlik Değil

Kenan Küçük

Cem meydanı, aşk meydanıdır; benliğin, kibrin ve gösterişin barınamayacağı bir Hak meydanıdır. Burada kadın-erkek, yaşlı-genç, zengin-fakir ayrımı yoktur; herkes bir candır. Dede, cem meydanında otorite değil, yol gösteren ve Hak hakikatine ulaşmada rehberlik eden bir bilgedir. Onun varlığı, ceme değer katan en önemli unsurlardan biridir. Ancak cem, bir kişinin ismi üzerinden değil, o meydanda yaşanan hakikatle anlam kazanır.

Alevi yolu, adaletin, eşitliğin ve rızalığın esas alındığı, insanı insanla sınayan kadim bir hakikat yoludur. Bu yolda yürüyen canlar, kendilerini bilmek, özlerini terbiye etmek ve Hak ile hakikatle yüzleşmek için cem meydanına niyaz ederler. Cem, yalnızca bireysel bir ibadet değil; toplumsal bir arınma, birlik ve beraberliğin kutsal bir erkandır. Yol bir, sürek binbir düsturuyla hareket eden canlar, cem meydanında nefsini sorgular, birbirine rızalık verir ve aşk ile muhabbet ederek Hak’ka yakınlaşır.

Dedelik, yalnızca bir unvan değil, ağır bir sorumluluk ve emanet taşımaktır.

Ancak son dönemde, Hızır cemlerinden önce bazı cemevleri tarafından yapılan çağrılarda, cemlerin özünden uzaklaşıldığı görülmektedir. Cemin ruhu ve hakikati değil, onu yürütecek dedenin, zakirin veya rehberin isminin öne çıkarıldığı bir anlayış yaygınlaşmaktadır. Cem duyurularında, Hak meydanına niyet etmiş canların bir araya gelmesini sağlayacak rıza lokması, birlik ve muhabbet çağrısı yerine, erkanı bağlayacak isimler ön planda tutulmaktadır. Sanki bir cemin bağlanması için, posta oturacak dedenin ya da zakirin kim olduğu bilinmek zorundaymış gibi bir algı oluşturulmaktadır. Oysa cem, bir sanat gösterisi değildir; sesi güzel olanın değil, gönlü güzel olanın niyazda bulunduğu kutsal bir ibadettir.

Alevi inancında dede, yol önderidir; sürekleri bilen, hakikate rehberlik eden ve taliplerine yolun esaslarını aktaran bir yol gösterendir. Dedelik, yalnızca bir unvan değil, ağır bir sorumluluk ve emanet taşımaktır. Ancak bu makam, dedenin şahsı üzerinden değil, taşıdığı ilim, irfan ve hizmetle anlam kazanır.

Dedelerimiz, yüzyıllardır her türlü baskıya ve yasağa rağmen, bu yolu bugüne taşımış, taliplerine yol bilgisini aktarmışlardır. Onları yaşatan, sadece isimleri değil; cem meydanında sundukları nasihatler, gülbengler ve erkanı icra edişleridir. Dedelik, sosyal medyada paylaşılan bir görüntüden ibaret değildir; yol bilgisini taliplerine ulaştıran, cem meydanında adaleti ve rızalığı sağlayan bir mihenk taşıdır.

Bu nedenle, cemi yöneten dedelerin isimlerinin afişlerde büyük puntolarla yazılması, onların makamına hizmet değil, aksine cem meydanındaki eşitlik anlayışını zedeleyen bir yaklaşımdır. Yol, kişiye bağlı yürümez; hizmet eden, hizmet alandan üstün değildir. Cem ibadetinde kişi değil, erkan esastır. Eğer cemler şahıslar üzerinden anılmaya başlanırsa, erkanın hakikati gölgelenir, dedenin sırrı perdelenir.

Cem meydanı, aşk meydanıdır; benliğin, kibrin ve gösterişin barınamayacağı bir Hak meydanıdır. Burada kadın-erkek, yaşlı-genç, zengin-fakir ayrımı yoktur; herkes bir candır. Dede, cem meydanında otorite değil, yol gösteren ve Hak hakikatine ulaşmada rehberlik eden bir bilgedir. Onun varlığı, ceme değer katan en önemli unsurlardan biridir. Ancak cem, bir kişinin ismi üzerinden değil, o meydanda yaşanan hakikatle anlam kazanır.

Bugün bazı afişlerde dedeler, rehberler ve zakirler adeta bir konser sanatçısı gibi sıralanıyor. Oysa bir cem, kim tarafından yönetildiğinden bağımsız olarak, erkanın sırrıyla anlam bulur. Dedelerin ve zakirlerin isimlerinin öne çıkarılması, cem meydanındaki bir can olma anlayışına zarar vermektedir. Cem meydanında asıl olan, ismin değil, hizmetin ve muhabbetin yücelmesidir.

Cemevleri, cem tarihlerini duyurmak için sade bir bilgilendirme yapabilir. Ancak bir cem duyurusunun konser veya panel duyurusu gibi hazırlanması, cemi ibadet olmaktan çıkarıp bir etkinliğe dönüştürme riski taşır. Eğer bu yolda yürüyor ve Edep erkan bilir misin? sorusunu kendimize soruyorsak, yolun özüne ve erkanın ruhuna sahip çıkmalıyız.

Eğer cemi bir ibadet olarak yaşamak istiyorsak, isimleri ve cisimleri sır etmeli, gözümüzü Hak’ka, gönlümüzü hakikate çevirmeliyiz. Çünkü cemi var eden, o meydanda oturan isim değil, erkanın sırrıdır.

Cemevlerinin cemleri duyurması elbette doğaldır. Ancak cem birliği sağlandıktan sonra cemin anlamı ve önemi üzerine bilgilendirme yapılmalı, cemi bağlayan dedenin yol heybesine kattıkları anlatılmalıdır. Cem, bireysel isimler için değil, ibadet eden canlar için vardır. Lokmaların kabul olması, birlik ve beraberliğin daim olması için niyet edilmelidir. Ceme yüzlerce canın katılması ile üç canın bir olması aynıdır; çünkü önemli olan sayı değil, niyettir.

Ceme yalnızca bir dedenin, zakirin veya rehberin unvanı için gelecekler, eşiğin dışında kalmalıdır. Çünkü eşikten içeri alınan, kişinin unvanı değil, Hak aşkına duyduğu niyettir. Cem Hak için tutulur, kişinin kimliğiyle yücelmez.

Bugün cemevlerinde görev yapan dedelerimiz, geçmişte hiçbir iletişim aracı yokken bile bu yolu yaşatmayı başarmış, taliplerine ilim ve irfan taşımıştır. Sosyal medyanın olmadığı dönemlerde bile bu yol, onların nefesiyle ve hizmetiyle bugüne ulaşmıştır. Onları kıymetli kılan, sosyal medyada görünen resimleri değil; cem meydanında taşıdıkları sorumluluk, nefesler, gülbengler ve verdikleri nasihatlerdir.

Alevilik, sahne sanatlarıyla karıştırılmamalıdır. Cem, bir topluluğun karşısında sergilenen bir performans değil, canların bir araya gelerek Hak’ka niyaz ettiği bir ibadettir. Onun özü, dede ile talip arasındaki muhabbet, Hak ile can arasındaki sırdır.

Cem, bir gösteri değil, Hak ile hakikate ermenin, birlik ve rızalığın yaşandığı bir ibadettir. Onu var eden isimler değil, aşk ile niyaz eden canların gönül birliğidir. Erkanın sırrına sahip çıkmak, yolu yaşatmak hepimizin sorumluluğudur.

Aşk ile

19.02.2025

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir