Eğitim Sen: MEB, çocuk işçilik yaşını 10’a indirmekte kararlı
Eğitim Sen, 2024-205 eğitim öğretiminin yılı birinci yarıyılına ilişkin raporunu açıkladı. MEB’in mesleki ortaokullarla çocuk işçilik yaşını 10’a indirmekte kararlı olduğuna dikkat çekilen raporda, kız çocuklarının okullaşma oranının erkek çocuklara kıyasla daha düşük olduğu da belirtildi. Raporda ayrıca, eğitim dışındaki çocuk sayısının son üç yılın en yüksek seviyesinde olduğu vurgulandı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), “2024-2025 eğitim öğretim yılı birinci yarıyılı” raporunu Ankara’da bulunan genel merkezinde açıkladı. Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, raporu kamuoyuyla paylaştı.
2023 sonu itibariyle eğitim çağındaki nüfus 18 milyon 175 bin 102 iken, 2023/24 eğitim öğretim yılında okula kayıtlı öğrenci sayısının 17 milyon 79 bin 738 olduğunu aktaran Irmak, “Bu durumda çağ nüfusunda olmasına rağmen okula kaydı olmayanların sayısı 1 milyon 95 bin 364 olmuştur” dedi.
Türkiye’de okullaşma oranının bölgelere göre büyük farklılık gösterdiğini kaydeden Irmak, “Okullaşma oranı 15-19 yaş aralığı içim Kuzeydoğu Anadolu-Doğu Bölgesi için yüzde 60,5 ile en düşük düzeyde iken, Kuzeydoğu Anadolu-Batı Bölgesi için bu oran yüzde 83,2’dir. Bunun en büyük sebepleri arasında eğitim altyapısındaki büyük yetersizlikler ve yoksulluk vardır” ifadelerini kullandı.
‘EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN KOŞULLARI GİDEREK AĞIRLAŞIYOR’
Türkiye’de ağır çalışma koşulları altında görev yapan eğitim emekçilerinin yaşam koşullarının giderek ağırlaştığına işaret eden Irmak, “Boş kadro olmasına rağmen, uzunca bir süredir eğitim kurumlarına genel idari hizmetler, teknik personel ve yardımcı hizmetler sınıfında memur alımı yapılmamaktadır. Bu durum özellikle yardımcı hizmetli istihdamında ‘dışarıdan hizmet satın alma’ yöntemi ile taşeron çalıştırma uygulamalarının artmasına neden olmuştur” dedi.
Devlet okullarında çalışan toplam 143 bin 355 temizlik işçisinin 63 bin 777’sinin İşgücü Uyum Programında olduğuna dikkat çeken Irmak, “İUP kapsamında kısmi süreli olarak istihdam edilen personele asgari ücretin yarısından az bir ‘cep harçlığı’ ödenmekte, söz konusu personelin çalışması üzerinden emeklilik sigorta primi ödemesi yapılmamaktadır. Eğitim öğretim yılının başından itibaren haftada üç gün çalışan geçici temizlik personelinin, okul hijyeni için yetersiz olduğu görülmüştür. Bu durumun olumsuz sonuçlarını yaşayan eğitim emekçileri ve veliler okullarda salgın hastalıkların yayılma riskine dikkat çekerek acil çözüm talep etmektedir” dedi.
‘YAPISAL SORUNLARA ÇÖZÜM ÜRETİLEMEDİ’
Bu dönem de eğitimin yapısal sorunlarına çözüm üretilemediğini vurgulayan Irmak, eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamalarının artarak devam ettiğini kaydetti. “Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimin bütün kademelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ÇEDES benzeri proje ve protokoller, başta öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemeyi sürdürmüştür” diyen Irmak, anadilde eğitim hakkının yok sayılmaya devam edildiğine işaret etti.
Yıllardır çözüm bekleyen okulların fiziki altyapısı ve donanım eksikliklerinin giderilmediğini aktaran Irmak, “Kalabalık sınıflar, ikili öğretim ve taşımalı eğitimden kaynaklı sorunlara çözüm üretmek yerine alınan kararlarla yeni mağduriyetler yaratılmıştır. Özellikle deprem bölgelerinde okul binalarının yeniden inşası ve güçlendirilmesi çalışmaları yetersizdir” dedi.
EĞİTİM DIŞINDAKİ ÇOCUK SAYISI SON ÜÇ YILIN EN YÜKSEK SEVİYESİNDE
2023-2024’te eğitim dışındaki çocuk sayısının yüzde 38,4 artarak 612 bin 814’e yükseldiğini söyleyen Irmak, “Zorunlu eğitimde olması gereken 200 bine yakın çocuğun eğitim dışında olduğu araştırmaya göre okuldan ayrılmalar yüzde 74 oranıyla en çok ortaöğretim seviyesinde yaşanmıştır” ifadelerini kullandı. Irmak, şu ifadeleri kullandı: “Geçici koruma altındaki Suriyeli çocukların sayısı, 14-22 yaş aralığında mesleki eğitim merkezi (MESEM) öğrencileri ve açık öğretime kayıtlı 18 yaş altı öğrencilerde bu sayıya dâhil edildiğinde örgün eğitimin dışında bırakılan çocuk sayısı 1 milyon 578 bin 941 olmaktadır. Bu veriler ile eğitim dışındaki çocuk sayısı son üç yılın en yüksek seviyesine çıkmaktadır. Öte yandan okul terklerinin özellikle 15-17 yaş grubundaki çocuklarda daha fazla olduğunu gösteren araştırmaların sebepleri arasında en yaygın olanların çocuk yaşta evlilikler ve çocuk işçiliği olduğu görünmektedir. TÜİK verilerine göre zorunlu eğitim çağındaki 15-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 22,1’i iş gücüne katılmaktadır.”
‘SURİYELİ ÇOCUKLAR OKUL DIŞI KALMAYA DEVAM EDİYOR’
UNICEF verilerine göre Türkiye’de geçici koruma altında 1.7 milyondan fazla Suriyeli çocuk bulunduğunu belirten Irmak, “yaklaşık 400.000 geçici koruma altındaki çocuk okul dışı kalmaya devam etmektedir. Son yıllarda artan mülteci nüfusuyla birlikte mülteci çocuk işçi sayısında da belirgin bir artış gözlemlenmiştir. Özellikle Suriyeli sığınmacı çocuklar, iş gücü piyasasında oldukça kötü koşullarda, düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu çocuklar, ayrımcılıkla karşılaşmakta ve temel işçi haklarından yoksun bir şekilde emekleri sömürülmektedir” dedi.
‘KIZ ÇOCUKLARININ OKULLAŞMA ORANI DAHA DÜŞÜK’
Kız çocuklarının okullaşma oranının erkek çocuklarına kıyasla daha düşük olduğunu belirten Irmak, “Türkiye’de kız çocukları, siyasi iktidarın çocuk evliliklerinin yolunu açan, şiddet ve istismar faillerinin elini kolaylaştırıp cesaretlendiren yasal düzenlemeleri, eğitimin özelleştirilmesi ve dinselleştirilmesi politikaları ile eğitimin dışına itilmekte, toplumsal hayattan koparılarak güçsüzleştirilmekte, sömürüye, şiddete ve istismara maruz bırakılmaktadır” ifadelerini kullandı.
TÜİK 2023 yılı verilerine göre 2023 yılında 15-17 yaş grubunda 6 bin 505, 15 yaş altında 130 çocuğun doğum yaptığını söyleyen Irmak, “Türkiye’deki çocuk evlilikleri ve erken yaşta doğumlar, eğitimden uzaklaşan kız çocuklarının karşılaştığı en büyük tehlikelerden biridir” dedi.
‘DİNSELLEŞME PRATİKLERİ HIZ KAZANDI’
Eğitimde dinselleşme pratiklerinin bu dönemde hız kazandığını belirten Irmak, “Okullarda çeşitli dini vakıf ve derneklerin etkinlikleri artırılarak, öğrenciler söz konusu etkinliklere yönlendirildiği görülmüştür. Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) çeşitli dini vakıf ve derneklerle yaptığı protokoller, okullarda bu yapıların etkin bir şekilde faaliyet göstermesine zemin hazırlamıştır. Bu vakıf ve dernekler, özellikle ‘değerler eğitimi’ adı altında öğrencilerin dini içeriklerle yoğun şekilde karşılaştığı etkinlikler düzenlemiştir. Bazı okullarda bu etkinliklerin zorunlu hale getirildiği gözlemlenmiştir” ifadelerini kullandı.
‘OKUL VE KIRTASİYE MASRAFLARI ARTTI’
Öğrenci ve velilerin artan okul ve kırtasiye masraflarıyla karşı karşıya bırakıldığını ifade eden Irmak, “Yüksek kayıt ücretleri ve zorunlu bağış uygulaması, kırtasiye ürünlerinin fiyatlarında yaşanan artışlar, okul kıyafetleri, servis ücretleri vb. gibi temel okul ihtiyaçlarına gelen fahiş zamlar, öğrenci ailelerin bütçelerinde büyük gedikler açmaya başlamıştır. Bu durum, özellikle dar ve orta gelirli ailelerin eğitim masraflarını karşılamalarını zorlaştırmıştır” dedi.
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ne dikkat çeken Irmak, “Müfredatta yapılan değişiklikler incelendiğinde, özellikle bilimsel gerçeklerden uzak, ideolojik eğilimlerle şekillenmiş ve öğrencilerin öğrenme süreçlerini olumsuz etkileyen bazı yanlış ve yanıltıcı bilgiler karşımıza çıkmaktadır” diye belirtti. Irmak, “Yeni müfredatın içeriğinde, milliyetçi ve dini referansların arttığı, bilimsel ve laik eğitim anlayışından uzaklaşıldığı görülmektedir” ifadelerini kullandı.
‘MESEM’LER ÇOCUKLARI ACIMASIZCA ÖĞÜTÜYOR’
Mesleki Eğitim Merkezlerine (MESEM) işaret eden Irmak, şöyle devam etti: “Çocukların ucuz işgücü olarak kullanılarak kamu kaynaklarının sermayedarlara aktarılmasının bir yolu şeklinde tasarlanan MESEM’ler uygulamanın başladığı günden bu yana çocukları çarklarında acımasızca öğüten bir sistem haline gelmiştir. MESEM’in çarkları, çocukların bir gün okula gittiği diğer günler belirlenen sanayi işletmesinde staj adı altında çalıştırılması şeklinde işlemektedir. Uygulama kapsamında çocuklara asgari ücretin üçte biri oranında staj ücreti verilirken, bu ücretin üçte ikisi kamu kaynaklarından karşılandığı için çocukların emeği, çocukların emeği, patronlara bizzat siyasi iktidar tarafından adeta altın tepside sunulmaktadır.”
‘MEB, ÇOCUK İŞÇİLİK YAŞINI AŞAĞI ÇEKMEKTE KARARLI’
Bugüne kadar MESEM kapsamında çalışan 12 çocuğun iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini söyleyen Irmak, “MEB’in 2023/’24 örgün eğitim istatistiklerine göre MEB bünyesinde olan 377 Mesleki Eğitim Merkezi kapsamında ‘bir gün okul, dört gün işte’ olanların sayısı 421 bin 520’dir” dedi. Türkiye’de ilk defa dört “mesleki ortaokul”un Sivas, Bursa, Konya ve Burdur’da açıldığını hatırlatan Irmak, “MEB, MESEM’ler ile 15 yaş altına indirdiği çocuk işçiliği yaşını meslek ortaokulları açarak fiili olarak 10-11 yaşına indirmekte kararlı görünmektedir. Meslek liseleri, çıraklık ve MESEM gibi politikalarla çalıştırılan çocuk sayısı toplamda 2 milyonu geçmiş durumdadır” ifadelerini kullandı.
Bu dönem de eğitim emekçilerinin sorunlarının MEB’in gündeminde olmadığını söyleyen Irmak, “Öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran, öğretmenlerin ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren Öğretmenlik Mesleği Kanunu (ÖMK) düzenlemesi bütün itirazlara rağmen TBMM’de yasalaşarak yürürlüğe girmiştir” dedi.
‘KÖKLÜ VE KAMUSAL EĞİTİM POLİTİKALARIYLA SORUNLAR ÇÖZÜLEBİLİR’
Irmak, şu ifadeleri kullandı: “Eğitim Sen olarak, bu sorunların yalnızca günübirlik tedbirlerle değil, köklü ve kamusal eğitim politikalarının benimsenmesiyle çözülebileceğini savunuyoruz. Kamusal eğitim politikalarının odağında, bilimin ışığında, eşitlik ve laiklik temelinde bir eğitim sistemi inşa etmek yer almalıdır. Kamusal eğitim, siyasal iktidarın ve bir bütün olarak devletin ekonomik ve demokratik talepleri karşılaması için zorlandığı, eğitim hizmetinin herkes için eşit, parasız, nitelikli ve ulaşılabilir olmasını ifade eden bir kavramdır. Bir ülkede herkesin eşit koşullarda yararlanabileceği bir eğitim hakkından bahsedebilmek için eğitimin fiziksel ve ekonomik yönden de erişilebilir olması gerekir. Eğitime erişim hakkını düzenleyen her türlü ulusal/uluslararası yasa/sözleşme, devletlere bu hakkın ayrım yapılmaksızın sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir.”
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler