Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Alevi kurumları, Suriye’de Alevilere ve azınlık halklara yönelik baskı ve katliamları Avrupa Konseyi önünde protesto etti

Bugün Fransa’nın Strazbourg kentinde bulunan Avrupa Konseyi önünde, Alevi kurumlarının öncülüğünde Suriye’deki katliamlara ilişkin kitlesel basını açıklaması yapıldı. Alevi kurumlarının öncülüğünde gerçekleştirilen kitlesel basın açıklamasına Avrupa Demokratik Güç Birliği’de destek veri. Kitlesel protesto eylemine cemevlerinden gelen yüzlerce kişi katıldı.

Açıklama öncesinde, Suriye’de cihatcı çetlerin saldırılarında yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı.

 Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), Avrupa Arap Alevileri Federasyonu (AAAF), Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) ve çok sayıda Alevi kurumu tarafından birlikte örgütlenen kitlesel basın açıklamasına, Avrupa Demokratik Güç Birliği’de destek verdi.

Kürtçe, Türkçe, Arapça, İngilizce, Fransızca ve Almanca Suriye’de halklar ve inançlar tehdit altında” yazılı pankartın açıldığı kitlesel basın açıklması eyleminde, aynı dillerde hazırlanmış üzerinde Suriye’de halklara, inanç topluluklarına yönelik katliamaları dile getiren sözlerin ve Alevilerin taleplerinin yazılı olduğu dövizler de taşındı.

AABK Diploması Komsiyonu Üyesi Taner Boyraz’ın Türkçe, AABK Diploması Komsiyonu Üyesi Mark Aslan’nın Fransızca selamlama konuşması yaptıkları kitlesel basın açıklamasında ilk konuşmayı Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu ( FUAF) Eşit Başkanı Mehmet Gündüz yaptı.

Erdoğan ve Bahçeli’ye söyleyeceğimiz söz; dönün kendi tarihinize bakın olacaktır.

“Ortadoğu yeniden dizayn oyunu ve çıkarlar için bir savaş haline döndü” ifadelerini kullanarak konuşmasına başlayan FUAF Eşit Başkanı Mehmet Gündüz, konuşmasının devamında, şunları söyledi: ”Suriye’de bir diktatörün yıkılışına demokrasi diyen Avrupa ve emperyalistler güçler, yeni bir diktatörlüğün kurulmasına hizmet eder hale gelmişlerdir. Ortadoğu’daki Kürtlerin, Alevileri, Ezidilerin, Süryanilari birbirine kırdırarak, o ülkelerdeki yer altı ve yer üstü kaynaklara hükmetmek istiyorlar. Bu haksız savaşa mazlum hakların yanındayız. AKP-MHP, Esad’ın yıkılmasıyla demokrasi hayranı kesilerken, kendi ülkelerine dönüp bakmıyorlar. Esad’ın yıkılmasıyla Türkiye’deki ekonomik, siyasi, sosyal krizi örtbas ederek barış meleği kesilen Erdoğan ve Bahçeli’ye söyleyeceğimiz söz ise; dönün kendi tarihinize bakın olacaktır. Biz bu sisteme karşı mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.

FUAF Eşit Başkanı Mehmet Gündüz’ün konuşmasını amamlanmasından sonra , sıra 6 dilde hazırlanan ortak açıklama metninin okunmasına geldi.

Melisla Kalkandelen Fransızca, Süleyman Okur Arapça, Demir Çelik Kürtçe, Gülay Kurtyiğit Almanca ve Britanya Alevi Federasyonu üyesi bir canımızın İngizcesini okudu. Kurumlar adına ortak açıklamanın Türkçesini ise Rozbi Demir okudu.

Ortak açıklamada, Alevilere yönelik saldırılara dikkat çekilerek, “Aleviler, yanlış bir şekilde Esad rejimiyle özdeşleştirilerek nefret suçlarının hedefi haline gelmiştir” denildi. 

Açıklamada, “Bu zulüm ve vahşet, yalnızca askeri değil, sivil alanda da bir insanlık suçudur ve bu duruma sessiz kalmak suça ortak olmak anlamına gelmektedir.” ifadeleri kullanıldı. 

Aleviler ile birlikte Suriye halklarının da varlık ve güvenlik tehlikesi altında olduğunun kaydedildiği açıklamnın tam metni şöyle:

“Suriye’deki Halklar ve İnançlar tehdit altında!

Suriye’de on yılı aşkın süredir devam eden savaş, yalnızca fiziksel yıkım ve siyasi kaos yaratmakla kalmamış, aynı zamanda Aleviler, Hristiyanlar, Kürtler, Süryaniler, Ezidiler, Dürziler, İsmaililer ve diğer farklı inanç ve etnik kimlikleri hedef alan sistematik zulüm ve şiddeti de beraberinde getirmiştir. Bu süreçte Suriye halkları, uzun yıllardır açlık, sefalet ve zorluk içinde hayatta kalma mücadelesi vermektedir.

Halklar, kimliklerinden ve inançlarından dolayı cihadist ve selefist grupların saldırılarına maruz kalmakta, yerlerinden edilmekte, kutsal mekânları tahrip edilmekte ve mezhepsel nefrete hedef olmaktadır.

Bu süreçte özellikle Aleviler, cihatçı örgütlerin mezhepçi ve dinci saldırılarına ve katliamlarına uğrayan başlıca topluluklardan biri olmuştur.

Alevilere yönelik saldırılar, yalnızca bir topluluğun kimliğine değil, aynı zamanda bölgedeki halkların barış içinde bir arada yaşama iradesine de doğrudan tehdit oluşturmaktadır.

Aleviler ve Yanlış Algılar
Aleviler, yanlış bir şekilde Esad rejimiyle özdeşleştirilerek nefret suçlarının hedefi haline gelmiştir. Radikal gruplar, “Aleviler Esadcı, Esad da Alevi” söylemiyle şiddeti körüklemektedir.

İran, Suriye’de yalnızca Esad rejimini desteklemiş, ancak Suriye halklarını
desteklememiştir.

Bu durum, İran’ın Alevilere de destek verdiği yönünde bir algı yaratmıştır. Oysa İran, Alevileri inançsal olarak kendisine yakın görmemekte ve onları Şii topluluklar arasında saymamaktadır.

Aleviler İran Şii’si değildir ve bu yanlış algılar, Alevilere yönelik mezhepçi propagandaları ve nefreti beslemektedir.

Tarihi ve Güncel Katliamlar

Alevilere yönelik bu saldırılar yeni değildir ve mezhepçi nefretten kaynaklanan diğer birçok katliam, radikal grupların sistematik şiddetini gözler önüne sermektedir.

Mezhepçi nefret, tarihi ve güncel dini fetvalar kullanılarak meşrulaştırılmıştır. Geçtiğimiz ay Alevi halkı, HTŞ hükümetine itidal çağrısı yaparak ortak laik bir Suriye inşası için adım atılmasını talep etmiştir. Ancak bu çağrı görmezden gelinmiş, Alevi köylerinde sivillere yönelik katliamlar gerçekleştirilmiş ve kutsal mekânlara saldırılar düzenlenmiştir.

Cihatçı selefi gruplar, bu katliamları videoya kaydederek “Aleviler, sizin için geliyoruz” mesajlarıyla kafa keserek infaz yapma gibi vahşi yöntemler kullanmış ve toplu infazlar gerçekleştirmiştir.

Bu zulüm ve vahşet, yalnızca askeri değil, sivil alanda da bir insanlık suçudur ve bu duruma sessiz kalmak suça ortak olmak anlamına gelmektedir.

Kutsal Mekânların Sistematik Tahribatı

Alevi türbeleri, Hristiyan kiliseleri ve diğer inanç topluluklarına ait kutsal mekânlar, radikal gruplar tarafından sistematik olarak tahrip edilmektedir.

Mezhep temelli ayrımcılık nedeniyle binlerce kamu görevlisi işten çıkarılmış, birçok kişi keyfi tutuklamalara ve adil olmayan yargılamalara maruz kalmıştır.

Alevilere yönelik nefret ve saldırılar ise artarak devam etmekte ve soykırım boyutlarına ulaşmaktadır.

Homs kırsalında Hristiyanların tarım arazileri yakılıp yok edilmiş, Malula’da yaşayan Süryaniler abluka ve saldırılarla karşı karşıya bırakılmıştır.

Alevi Felsefesi ve Evrensel Barış

Aleviler, tarih boyunca barış, kardeşlik ve sevgi değerlerini savunmuş; inançlarının temelini sevgi, merhamet ve hoşgörü üzerine kurmuş bir toplumdur.

Alevi İnancının temelinde yer alan ‘72 millete bir nazarla bak’ anlayışı, hoşgörü ve eşitlik ilkesini özetleyen evrensel bir çağrıdır.

Bu sevgi ve hoşgörü felsefesi, mezhepçilik ve nefrete karşı güçlü bir duruşun simgesi olmuştur. Ancak bugün, yalnızca Aleviler değil, tüm Suriye halkları varlık ve güvenlik tehlikesi altındadır.

Mezhep temelli nefret ve radikal şiddet, insanlığın ortak değerlerini tehdit etmektedir. Barış ve kardeşlik, azınlıkların eşit yurttaşlık haklarının tanınması ve kültürel varlıklarının korunmasıyla mümkündür.

İnsanlık onuruna sahip çıkan herkesin dayanışma göstermesi, nefret ve zulmün karşısında durması gerekmektedir.

Taleplerimiz

Yaşam hakkı ve ibadet özgürlüğü:
Tüm din ve inanç gruplarının yaşam hakkı ve ibadet özgürlüğü güvence altına alınmalı; demokratik, özgürlükçü ve laik bir anayasa oluşturularak tüm etnik yapı ve inançlar anayasal koruma altına alınmalıdır.

Hassasiyetle kınama ve yaptırımlar:
Mezhep temelli nefret söylemleri uluslararası kuruluşlarca açıkça kınanmalı ve bu propagandaları yayan gruplara yaptırımlar uygulanmalıdır.

Kutsal mekânların korunması:
Kutsal mekânlar korunmalı, zorla yerinden edilenlerin güvenli dönüşü sağlanmalı ve insan hakları ihlallerinden sorumlu olanlar bağımsız mahkemelerde yargılanmalıdır.

BM gözetimi ve garantörlük:
Suriye’de istikrar için Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi garantörlük sağlamalı, geçiş hükümetini denetleyerek adil ve demokratik seçimlerin yapılması için gerekli koşulları oluşturmalıdır.

Radikal gruplarla ilişkilerin kesilmesi:
Avrupa Birliği, HTŞ ve benzeri radikal grupların işlediği insanlık suçlarını kınamalı ve bu
gruplarla olan tüm ilişkileri kesmelidir.

Azınlık haklarının güçlendirilmesi:
Başta Aleviler ve Kürtler olmak üzere tüm azınlıklar, kimliklerini özgürce ifade etmeli, anadillerinde eğitim görmeli ve özerk yönetimlerle kendilerini yönetme hakkına sahip olmalıdır.

Çağrımız

Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nü, Suriye’deki çatışma ve katliam bölgelerinde konumlanmaya ve bu saldırıları durdurmak için aktif göreve davet ediyoruz. BM Barış Gücü’nün harekete geçmediği her gün, Suriye’de siviller katledilmektedir.

Tüm kamuoyuna sesleniyoruz:

Bu zalimlerin işlediği suçlara sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. Vicdanlarıyla hareket eden herkes, adaletin ve insan haklarının yanında durarak bu zulme karşı sesini yükseltmelidir.

Tarih, bu kayıtsızlığı asla affetmeyecektir!”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir