Suriye’de Alevilerin Geleceği, Türkiye’de “Siyasal Alevilik” Kışkırtması
V. U. Arslan
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) HTŞ’ye “durumu kontrol altına alma” çağrısı yaparak rejimin düşmesinden 30 Aralık’a kadar geçen sürede 114 yargısız infazın olduğunu rapor etti. Bu infazların büyük kısmının Alevilerin yoğun yaşadığı Lazkiye, Tartus ve batı Hama’dan olması elbetteki tesadüfi değil.
Aleviler, “eski rejimin kalıntısı” olarak damgalanıyor ve bu gerekçe ile askeri operasyonlara maruz kalıyorlar. Bu operasyonların yanı sıra Alevilere yönelik sistematik saldırılar, onların hayatını daha da zorlaştırıyor. Suriye’nin farklı bölgelerinde rapor edilen olaylar, Alevi ve Hristiyan azınlıklara karşı işlenen hak ihlallerinin artarak devam ettiğini gösteriyor. Açık ki Alevileri ve tüm azınlıkları Suriye’de karanlık bir gelecek bekliyor, savunmasız durumda olan ise Aleviler.
Suriye’deki Aleviler toplam nüfusun yaklaşık %10-13”ünü oluşturuyor. Aleviler tarih boyunca Suriye’nin farklı bölgelerine dağılmış şekilde yaşamış, ancak özellikle kırsal alanlarda ve Akdeniz sahil şeridinde daha yoğun bir şekilde bulunmuştur. Baas rejiminin başı durumunda olan Esad ailesinin Alevi kökenli olması öteden beri İslamcı muhalefetin rejimi Alevilikle özdeşleştirmesine kolaylık sağlamıştı. Ancak rejimin gerçek yapısına bakıldığında, kilit pozisyonların büyük bir kısmında Sünni Arapların yer aldığı görülür. Ama gerçekleri eğip bükerek istediği şekle sokmak egemenlerin işidir. Suriye’de rejim değişikliği için çırpınan emperyalist odaklar da bu gerçeğe rağmen ”Alevi rejim” algısını yaymaktan asla çekinmediler.
Neticede burjuva karakterdeki Esad rejimi yıkıldığında bütün yük Alevilerin omuzlarına yıkıldı. Şu sıralar Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ABD, Türkiye ve Avrupa’nın desteğiyle devletleşme sürecinde olduğu için katliam ve kaos görüntüleri hiç de istenen şeyler değildir. İmaj konusu çok önemli. HTŞ lideri Golani’nin Ahmed el Şara olarak geçirdiği muazzam imaj değişimi bütün dünyanın ağzını açık bıraktı. HTŞ ve Golani’den istenen ”kafa kesen cihatçılar” imajından kurtulmaları, mümkün mertebede ılımlı ve kapsayıcı bir görüntü çizmeleri ve tabi ki İsrail’e zorluk çıkarmamaları. Özellikle sahadaki asıl patron durumunda olan ABD’nin desteği bu şartların sağlanmasına bağlı. Aksi takdirde yeni işgaller peşinde koşan İsrail, dayak atmak için bahane arayan korkutucu kabadayı gibi kolları sıvamış bekliyor. Hal böyleyken HTŞ’nin Aleviler ve Hristiyanlara karşı dikkatli olması büyük bir zaruret. HTŞ liderliği Türkiye ve ABD elinde hamur gibi yoğrulup kıvama getirilmeseydi cihatçı şebekelerin Alevileri kıtır kıtır keseceğini herkes biliyor. Ama NATO’nun başarısı Golani’den “saygın” bir devlet başkanı yaratıp yaratamayacakları üzerinden ölçülecek. Saygınlık için seçimler ve demokratik meşruluk şart değil. Ortadoğu’nun tamamı Batı’nın desteklediği krallar ve diktatörlerle dolu. Peki be gerekiyor? Evvela işbirlikçi olması şart, bir de sivilleri boğazlamaması ve şeriat konusunda da fazla sert olmaması gerekiyor.
HTŞ’nin iktidarını uluslararası alanda meşrulaştırmaya yönelik çabaları sayesinde Aleviler katliamlardan büyük ölçüde kurtuldular; ancak bu, onları hedef alan baskı ve ayrımcılığın sona erdiği anlamına gelmiyor. Sonuçta yeni devlet aygıtının her kademesi cihatçı kadrolarla dolduruluyor. Doğrudan katliamlar olmasa bile gündelik yaşamda Alevilere yönelik ayrımcılık, baskı ve şiddetin ne derecede yüksek olacağını tahmin etmek güç değil. HTŞ’nin liderliğinde şekillenen İslamcı devlet yapılanması, azınlık gruplarını kamusal alanlardan dışlayacak, eğitimden diğer kamu hizmetlerine kadar her alanda ayrımcılık uygulayacaktır. Türkiye’de dahi bir tane bile Alevi valinin olmaması ya da 950 kaymakam içerisinde belki birkaç tane (o da doğruysa) Alevinin ancak kendisine yer bulabilmesi gayet çarpıcı iken Suriye’deki ayrımcılığın hangi noktalara tırmanabileceğini tahmin etmek zor değildir. Üstelik bu aylar HTŞ’nin ılımlı görünmek zorunda olduğu ”cicim ayları”. İktidarını sağlamlaştırdıktan sonra cihatçı kadrolar, azınlıkların hayatını zorlaştırmak için ellerinden geleni yapmakta tereddüt etmeyecektir. Düşünün Türkistan’dan, Çeçenistan’dan Arnavutluk’tan gelmiş, fanatikliği ve acımasızlığı ile ünlü cihatçılar şimdilerde Suriye’de vali ve general olarak atanıyor. Devlet aygıtının yapısı kimi sembolik ve teknik isimler dışında bu şekilde dizayn ediliyor. Bu yüzden Alevileri Suriye’de zor günlerin beklediği ortada.
Hristiyanların ve Alevilerin Göçü
İç savaş boyunca cihatçı katliamlardan nasibini alan Hristiyanlar, kitlesel göç dalgaları ile Suriye’yi terk etmişti. Kimi tahminlere göre Suriye’deki Hristiyanların %80’i ülkeyi kanlı iç savaş sürecinde terk etmişti. HTŞ zaferinden sonra da kalan Hristiyanların büyük ölçüde göç etmesi bekleniyor. Benzer şekilde, Aleviler de sistematik ayrımcılık ve baskı politikaları nedeniyle HTŞ rejimi altında ülkeden ayrılma yoluna gidebilir. Bunun anlamı da Suriye’nin Hristiyan ve Alevi nüfusunun etnik temizliğe maruz bırakılmasıdır. Bu durum, Suriye’nin demografik yapısında ciddi bir değişime yol açacaktır. Diğer azınlıklardan Dürziler’i İsrail, Kürtleri de ABD koruyor görünse de örneğin Kürtlerin Fırat’ın batısında yaşayan kısmının önemli bir bölümü evlerini terk ederek doğuya göçmek zorunda kaldığı gerçeği başlı başına büyük bir uyarıcıdır.
Türkiye’de Yükseltilen Alevi Karşıtlığı
HTŞ’nin Suriye’deki zaferi Türkiye’deki mezhepçilerin ”Alevi karşıtı” duygularını kabarttı. AKP’ye fetih atfedenler bir yandan Yavuz Sultan Selim benzetmeleri ile mezhepçi göndermeler yapmaktan kendilerini alıkoyamıyor. Alevilerin katledildiği videoların internete düşmesinin ardından Türkiye’den kınama seslerinin yükselmesi, bu aşırı sağcı güruhu iyice çileden çıkardı ve ardından kampanya başlatıldı: Siyasal Alevicilik. Alevi düşmanlığını yıllar boyu maskelemek zorunda kalanlar Suriye bağlamında gerçek sıfatlarını ortaya saçtılar bile. Sosyal medyada Alevi aydınlarını ve örgütlerini hedef almak ve tehdit etmek oldukça kolay yapılan bir iş haline geldi. “Siyasal Aleviler” gibi kavramlar üzerinden mezhepçi bir dil yaratılarak Alevilere karşı olumsuz bir algı oluşturmak isteniyor. Alevi karşıtı kampanya için düğmeye basanlar bundan sonra da Alevi toplumunun temel insan hakları ve eşit yurttaşlık taleplerini “mezhepçi kampanya” gibi ifadelerle marjinalleştirmek isteyeceklerdir. Ama bu tarz saldırganlıkların Alevilerdeki duyarlılığı artırmak yönünde bir etkisi olacaktır.
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler