Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

ADA: BİZİM MATEMİMİZ, İMAM HÜSEYİN ‘İN ŞAHSINDA BÜTÜN MAZLUMLARI İÇİNDİR!

Muharrem Orucu’nun başlaması dolayısıyla Alevi Dayanışma Ağı ( ADA) yazlı bir açıklama yaptı. ” Bizim Matemimiz, İmam Hüseyin’in şahsında bütün mazlumlar içindir” başlıklı açıklamada, Hüseyin-i duruşa bağlı olan tüm Alevilerin AKP – MHP faşist blokuna karşı demokrasi güçleriyle birlikte mücadele etmelerinin önemine vurgu yapıldı.
Cumhur İttifakı‘nın içindeki ırkçı, şeriatçı, faşist güçlerin güncellediği Yezitliğe karşı mücadele etmeden, direnmeden Hüseyin’i duruşa bağlı kalmanın, bu duruşun savunucusu ve yaşatıcısı olmanın asla mümkün olmadığına dikat çekilen açıklamada, Kerbela’da yaşananların kader veya yazıgı olmadığı belirtilerek, Kerbela’da yaşanlara, Hüseyin-i duruşa ve mateme ilişkin şu ifadeler kullanıldı:
”Mazlumun, zalimin olduğu bir dünya gerçeğiyle karşı karşıyayız. Kerbela’da yaşananlar bu gerçekten kopuk değildir.Tarihte hem Kerbela’dan önce hem de Kerbela’dan sonra, çok Kerbelalar vardır. Tarihin ilk zalim Yezid’lerinden birisi, Prometeus’u zincire vuran Zeus’tur. Ama insanlık merkezinde mazlumun ve zalimin var olduğu Kerbela türü çatışmalar ile esas olarak sınıflı toplumla ( Köleci toplum) birlikte tanışmaya başlamıştır. Özel mülkiyet üzerine kurulan bu toplumsal düzende iki sınıf vardı; beyler ve köleler. Köleler insan yerine bile konulmuyorlardı. Çünkü beyler köleleri alınıp satılan ve çifte – tapana koşulan canlı mülkler olarak görüyorlardı. Kölenin başka bir değerleri yoktu.
Bu Durum Hep Böyle Devam Etmedi.
Köleci beyler köleliği bir alın yazıs, kader veye Tanrı buyruğu olduğunu söyleyerek ve köleleri bunlara inandırarak düzenlerini sürdürdüler. Kölelerin bunların yalan olduğunun bilinçine varmaları beylerin işini zorlaştırdığı gibi, isyanlarında tetikçisi oldu. Köleliğin Tanrısal birşey olmadığı gerçeğini görp anlayan köleler bir zaman sonra beylere başkaldırmaya başladılar. Beyler ilk ayaklamları oluşturdukları kan denizlerinde köleleri buğarak baştırdılar. Fakat buna rağmen isyanlar ve ayaklamalar durmadı. Dahada yaygınlaşarak ve kitleselleşerek devam etti.
Köleci düzeni sarsan en büyük ayaklanmalardan birsine Spartaküs önderlik etti. Spartaküs yüzbin can yoldaşıyla birlikte Roma’lı zalimlerin üstüne yürüdü. Kölelik zincirlerin kırmak için yiğitce çarpıştılar. Spartaküs bu çarpışmanın en ön saflarında dövüştü ve binlerce yoldaşıyla birlikte öldürüldü. Askeri olarak yenildiler ve fiziksel olarak öldüler. Fakat yaktıkları özgürlük meşalesi sönmedi. Yarattıkları teslim olmama geleneğiyle körükledikleri yeni başkaldırılarda yaşadılar.
Kerbela’da Yaşananlar alın yazısı değilidir!
Zalimlerin mazlumlara yönelik yaptıkları katliamları ve mazlumların zalimlere karşı sürdürdükleri direnişleri; kader veya alın yazısı olarak açıklamak hiçbir açıdan gerçeklerle bağdaşmıyor. Bunları egemen sömürücü güçlerin insanlığın söyledikleri ve uzun bir dönem inandırdıkları yalanlardır. Yalanın ürün olan bu anlayış, Kerbela’da yaşananlara bakarkende karşımıza çıkıyor.
Kerbela’da yaşananlara mazlumlu zalimli dünya gerçeğinin gözüyle bakmalıyız. Bu gözle baktığımızda, Kerbela’da mazlum ile zalimin temsilcilerinin karşı karşıya geldikleri gerçeğini görürüz. İmam Hüseyin’in mazlumların temsilcisidir! Yezid ise zalimlerin temsilcisidir. Eğer örnek olarak söylersek Yezid, Kerbela’nın Zeus’u ve Köleci beyidir! Şah Hüseyin böylesi bir zalime karşı direnip savaşmıştır.
İmam Hüseyin’in Kerbela’da, zalim Yezid’in ordusu tarafından çoluk çocuğuyla birlikte şehit edilmesini alın yazsıs olarak görenler gerçekleri çarpıtıyorlar. Bu masallarını Hakk’a mal etmeleri ise başka bir bilinç körlüğünün üründür. Anlattıkları masala göre;” Tanrı, İmam Hasan’ın zehirlenerek, İmam Hüseyin ise boynu kesilerek öldürülmesini bu yol ulularımızın kaderi olarak belirlemiş. Bundan, Hz. Muhammet’i de haberdar etmiş. Bundan dolayı Muhammet; Hasanı ağzından, Hüseyin boynundan öp mümüş…”
Peki, eğer bu anlatılanlar doğruysa, o zaman zalim Yezid’e neden lanet okuyoruz? Bu durumda Yezid, Hakk’ın emrini yerine getirmiş olmuyor mu?
Kerbela’da yapılan zulmün ne kadar büyük olduğunu biliyoruz. Bu nasıl bir Tanrı ki, masum çocukların bile günlerce aç susuz kalmalarını ve ardından zalimce öldürülmelerini kaderlerine yazıyor?
Bu anlayış hiçbir açıdan Alevilik ile bağdaşmıyor!
Çünkü bu anlayışa göre, 33 Canımızın Sivas’ta diri diri yakılmaları da bir kaderdir. Pirimiz Pir Sultan Abdal’ın asılması, Nesimi’nin dersinin yüzülmesi, Dersim’in Kerbela’ya çevirilerek onbinlerce canımızın katledilmesi de bir kaderdir. Biz Alevilere atılan aşağılık iftiralarda kaderimizin acı cilveleridir. Tanrı bize bunları reva görmüşse, o zaman kaderimize razı olalım ve zalimlere laf söylemiyelim!
Hak, yapılan bu zalimliklerin hiçbirisinden sorumlu değildir. Bu anlatılanlar insanların kafalarından çıkan maslları ve rivayatleridir. Kerbela’da yapılan tüm zalimliklerin sorumlusu Muaviye ve oğlu Yezid’tir. Bu gerçeğe rağmen Kerbela’da yaşananları kader olarak görenler var. Bu tür anlayışlar Şiiler tarafından ortaya atılmıştır. Bizi bağlamaz ve Alevilikle bir ilgisi yoktur.
Şah Hüseyin, zalim Yezid’de biat etmediği için Kerbela’da kuşatılıp katledildi.
İmam Hüseyin eğer can derdine düşseydi veya iktidardan payalam gibi düşünceler içinde olsaydı, Yezid’e biat ederek hem canını kurtarırdı, hem de iktidarın bir yerlerinde olurdu. Hüseyin’in amacı zalimin iktidarına ortak olmak değil, zalimin saltanatın yıkmaktı. Şah Hüseyin düşünceleri ve inaçı uğruna yaşamayı esas alan bir insandı. Bunu anlayışını Kerbela’da kuşatıldığında yapılan biat çağrısına verdiği cevapta açıkça ortaya koymuştur. ” Ben zalimlerle birlikte varlık içinde bir arada yaşamayı alçaklık, zalime karşı gelerek bulacağım ölümü ise mutluluk sayarım. Kolladığım can değil, inançtır…”
Şah Hüseyin‘in Kerbela’daki duruşunu bu düşünceleri ve inançı berirlemiştir! ” Zanmayın ki, kibirimdendir Yezid’e biat etmeyişim. Yok, benimki kibir değildir. Eğer ben bugün Yezid’e karşı savaşmazsam korkarım ki benden sonra zalimlere karşı savaşan kimseler çıkmaz…”
İmam Hüseyin.
Şah Hüseyin‘in bu sözleri, Kerbela’da zalim ile mazlumun hesaplaştıklarının somut bir göstergesidir. Hüseyin, bir avuç can yoldaşıyla birlikte sayısı binleri bulan Yezid ordusunu askeri olarak yenemiyeceğini biliyordu. Bunu bile bile savaşa girdi. Çünkü Kerbela’da çarpışan iki irade olacaktı. Şah Hüseyin ve yoldaşları mazlumların iradesini temsil ediyorlardı. Dövüşerek öleceklerdi. Bunu biliyorlardı. Ama onların amaçları kanlarıyla tarihin sayfalarıa mazlumun zalime teslim olmadığın yazmaktı. Bunu başardılar. Bu bağlamda Kerbela’da yenilen Yezid oldu. O günden bugüne zalim Yezid lanetle anılırken, Şah Hüseyin mazlumların direniş bayrağı olarak halkarın yüreklerinde ve bilinçlerinde yaşam buldu.
Şah Hüsyin’e bağlı olmak, ‘O’nun Kerbela’da kanıyla ve canıyla yarattığ direnme kültürünü ve zalimlere teslim olmama anlayışını kendimize yaşam biçimi edinmemizi gerekli kılıyor.
Şah Hüseyin inançları uğruna yalınızca kendi canın vermedi, çocuklarında yol uğruna şehit verdi. Kendi şehit düşmeden önce çocuklarının şehit olduğunu gördü. Dünya’da inançları ve davası adına şehit olan birçok önder vardır. Ama İmam Hüseyin gibi çocuklarıyla birlikte savaşıp şehit düşen önder çok azdır.
Şah Hüseyin Aleviler için direnişi temsil eden, zalime karşı hak mücadelesi veren bir çizgi, kişlik ve kimliktir. Hüseyin‘i duruşa, bugün her zamandan daha çok ihtiyacımız var. Bu bağlamda Hüseyin’i duruşa bağlı olduğunu söyleye her Alevi kurumu ve bireyi, bu söylemin gereğini yerine getirmek için AKP – MHP faşist blokuna karşı demokrasi güçleri ile birlikte ortak mücadele yürütmelidir!
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde varlık gösteren Cumhur İttifakı‘nın içindeki ırkçı, şeriatçı, faşist güçlerin güncellediği Yezitliğe karşı mücadele etmeden, direnmeden Hüseyin’i duruşa bağlı kalmak, bu erdemli duruşun savunucusu ve yaşatıcısı olamak mümkün değildir. Söz paratikte yaşam bulmadıkça içi boş bir söylem olarak kalır. Hüsyin’i duruş ancak sözün pıratikte vücut bulduğu zamanlarda yaşamsallaşır!
Şah Hüseyin’e layık olmanın ve Hüseyin’i duruşa bağlı kalmanın yolu, Cumhur İttifakı‘nın içinde toplanmış olan bugünün Yezitlerine karşı Alevilerin örgütlü ve mücadeleci birliğini sağlayarak halk güçleriyele birlikte herkesin eşit haklar temelinde birlikte yaşayabilecekleri laik, demokratik bir Türkiye için mücadele etmekten geçiyor.
Yezide ve onun yolundan giden zalimlere lanet olsun!
Tuttuğunuz Muharrem orucu, çektiğiniz Kerbela ve mazlumlar yası hak katına kabul ola!
Aşk ile …”
Alevi Dayanışma Ağı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir