DİRENİŞİN GÜNÜ: 8 MART

Kubra Özyurt
Tabular nasıl bu düzeye geliyor? Avcı-toplayıcı toplum teorisi, din, gelenek ve görenekler haricinde politikalar bu yönde. Dolayısıyla tabular rasyonel hale getirilmek istendiği için yasallaştırılıyor.
Çocuklara sorulan klişe sorulardan biri; “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusu olur. Bu soru bana sorulduğunda muhtemelen ‘aferin’ almak için avukat veya doktor olmak istediğimi söylüyordum. Aldığım tepki ise hep aynıydı: “Doktor olursan iyi ama 6 yıldan fazla okuman gerekecek. Ne zaman evlenip çocuk sahibi olacaksın? Daha nöbeti var. Avukat olma. Zor iş. Öğretmenlik kadınlar için ideal meslek. Yarım gün çalışırsın, doğum izni, üç ay tatili var.”

Aldığım bu cevapların alt metni; kadın zayıf olandır, yeri evdir, çocuk doğurur, bakım verir, güçlü işleri erkek yapar.
Sosyo-ekonomik olarak gücü elde etmek isteyen emperyalist düzenin bireyleri, tarih boyu türlü argümanlarla kadınların haklarını gasp etmiştir. Hak ve eşitlik anlayışından uzak bu tavır halen sürmektedir. Emperyalizmin bedelini ilk ödeyenler ise kadınlar ve kız çocukları olmuştur.
Çocuk yaşta, beden ve cinsiyet farkındalığının oluştuğu ilk dönemlerden itibaren haklarımızı gasp eden bu düşünceler ile bir biçimde mücadele ediyoruz. Kadın; öğretmen, doktor, mühendis, pilot vd olsa da iş ve bakım yükü kadına verilip yönetim mekanizmaları erkekler için ayrılıyor. Çünkü bir kadın uçak kullanıp astronot olmasından ziyade evde bakım vermesi, çalışsa dahi toplum normlarından çıkmaması isteniyor.
Okul öncesi öğretmeni olarak her ne kadar bu mantıksızlık doğrultusunda mesleğimi seçmedim ancak banada benzer tabular dayatıldı.
Okul öncesi; 3-6 yaş grubunu kapsayan eğitim sistemi. Dolayısıyla çocuğun anne veya bakım vereninden ayrılıp ev dışındaki bir ortamda ilk tanıştığı mekan anaokulu, kişi ise öğretmen oluyor. Eğitim sürecine ilk adım olan tanışmanın sağlıklı olması için çocuk ile aranızda güven temelli bir ilişki kurmanız gerekiyor.
Güven duygusunu geliştirmenin bir yolu -tek yolu demiyorum- öz bakım sürecine destek vermek. Yemek yemesi, hijyen, tuvalet ihtiyacı vs. Burada esas amacımız her şeyini tek başına yapabilme becerisine sahip çocuklar yetiştirmek olsa da bu bir süreç. Yeri geldiğinde yönlendirmekle kalmayıp -özellikle kreş grubunda- bakım veriyorsunuz.
Türkiye ve Ortadoğu coğrafyasında, ağırlıklı olarak bakım verenin kadın öğretmen olması isteniyor. Toplumsal talep, bu iş tanımını bir erkeğin yapmaması yönünde. Eğer bu alanda bir erkek okul öncesi öğretmeni varsa o yönetici oluyor. Topluma dayatılan aile yapısı ve cinsiyet rolleri gibi. Bu bağlamda LGBTQ+ söz konusu bile değil!
Tabular nasıl bu düzeye geliyor? Avcı-toplayıcı toplum teorisi, din, gelenek ve görenekler haricinde politikalar bu yönde. Dolayısıyla tabular rasyonel hale getirilmek istendiği için yasallaştırılıyor.
Bu sebeple feminizm diyoruz çünkü feminizm, kadını ve kadının toplumdaki yerini korur. Sağlıklı bir topluma sahip olmanında bir yolu eşitliği gözeten, hak temelli sosyo-ekonomik politikalardan geçer.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın birçok yöntemi var ancak eğitim ve hukuk bunlardan yalnızca iki tanesi.
Eğitim alanında; akıl, bilim ve evrensel değerlerden uzak olan zorunlu din dersleri, yürürlüğe giren ÇEDES Projesi ve MAARİF Modeli olduğu sürece bunlar mümkün değil.
Hukuk boyutunda, eril zihniyeti destekleyen tutumlar devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmek ve 6284 Koruma Kanunu uygulamamak, kadına yönelik ayrımcı politikaların ürünü. Bu ürünlerin topluma yansıması ise; katledilen kadınlardır.
Mesela, her birimizin belleğinde yer edinen Münevver Karabulut cinayetinin baş failinin akıbeti, nerede olduğu meçhul. Mezarında ki kemikler şaibeli. Trans cinayetlerini işleyen failler ise ceza almadan toplumda yer almaya devam ediyor. Daha niceleri olurken yetkililer ne yapıyor?
Benzer katliamlar olurken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu yılı aile yılı ilan etti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu her ay kadın şiddeti ve cinayetine ilişkin veri yayınlıyor. Örneğin; 2025 Ocak raporunda, yalnızca ocak ayında 33 kadın cinayeti işlendi ve 32 şüpheli kadın ölümü var. Öldürülen kadınlar evli oldukları erkek ya da aile (!) bireyleri tarafından katlediliyor. Katliamın olduğu yerde aile olur mu?
Bu sebeple 2025 yılı yalnızca 8 Mart’ta değil, kadın cinayetleri durana ve toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanan kadar direniş yılı olacak.
Her kadın eşitsizliğe uğradığında bilsin ki; dayanıklılığın, eşitliğin, direnişin esas öznesi kadınlardır. Mücadelesi ile yaşayacak ve yaşatacak olan yine kadınlar olacaktır.
8 Mart 2025 yılında da “Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Hayat!” diyen kadınlar, aile dayatmasına karşın sokaklarda “eşitlik ve özgürlük” için yerini aldı.
Kadınlar üzerinden ahlakçılık yapmadan kadın ve eşitlik esaslı politikaların yürütüldüğü yıllar diliyorum.
Haydi Hep Birlikte!..

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler