AİLE BİZİ HAYAT(T)A BAĞLAMAZ!

8 Mart 2025 Dünya Kadınlar Gününe özel; “Kadın cinayetlerini durdurmak için eril düzeni yıkacağız!” diyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcisi Vahide Şevval Argunşah ile karşınızdayım.
Bizler aileyi bir toplumsal kurum olarak ele alırken, eşitlikçi ve şiddet içermeyen bir yapı olması gerektiğini savunuruz. Bu sözleşme aileyi zayıflatmak değil, aile içinde şiddet ve ayrımcılığı engellemek amacı taşır, aile içindeki eşitsiz güç ilişkilerini dengeleme amacı güder.
İlk olarak, gündemi tam anlamıyla ifade edebilmek için 8 Mart’ın kadınlar ve toplum için ne anlam ifade ettiğini sormak istiyorum.
8 Mart, kadın hakları, eşitlik ve cinsiyet temelli şiddete karşı verilen mücadele için bir hatırlatıcıdır. Kadınların eşit eğitime, eşit çalışma hayatına, eşit sosyal hayata sahip olması gerektiğini vurgulayan bir gündür. 8 Mart, kadınların toplumsal hayattaki yerini ve katkılarını görme, cinsiyet eşitsizliği için sorumluluk alma ve herkes için daha adil bir gelecek inşa etme gerekliliğini hatırlatır.
Platform olarak her ay kadın cinayetlerine dair veriler yayınlıyorsunuz. 8 Mart 2025 yılına baktığımızda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda nasıl bir noktadayız?
2024 yılında 394 kadın cinayeti ve 259 şüpheli kadın ölümü görüyoruz. 2025 yılının başından bu yana 49 kadın cinayeti ve 53 şüpheli kadın ölümü verilerine ulaşmışız. Bu veriler, kadın cinayetlerinin ve şüpheli kadın ölümlerinin ciddi bir toplumsal sorun olmaya devam ettiğini, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda etkili politikaların hayata geçirilmediğini ve mevcut önlemlerin yetersiz kaldığını gösteriyor. Şu anda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda istenen noktada değiliz. Kadınların yaşam hakkı dahi güvence altında değilken, ekonomik, sosyal ve siyasi eşitlikten bahsetmek zorlaşıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ilerleme kaydedebilmek için sadece bireysel farkındalık değil, devlet politikaları, hukuk sistemi ve medya gibi geniş çaplı alanlarda köklü değişimlere ihtiyaç var. Kadınların güvenli bir yaşam sürebildiği, fırsat eşitliğine sahip olduğu bir toplum inşa edilene kadar mücadelemize devam etmeliyiz. Çünkü eşitlik, sadece bir hedef değil, daha adil bir dünyanın temel şartıdır.

Kadına yönelik şiddetin durdurulması için ısrarla İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Koruma Kanunu talep ediyorsunuz. Haklı bir talep… Neden talep edildiğini anlayabiliyoruz ancak neden kabul edilmediğini anlayamıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden neden çekildik?
İstanbul Sözleşmesi’nin, özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı üzerinden, aile kurumunu zayıflattığı ve geleneksel değerlere zarar verdiğini savundular: Yani kadınların hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, toplumsal cinsiyet rollerinin devam etmesini sağlayan bir yapı istediler. Bizler aileyi bir toplumsal kurum olarak ele alırken, eşitlikçi ve şiddet içermeyen bir yapı olması gerektiğini savunuruz. Bu sözleşme aileyi zayıflatmak değil, aile içinde şiddet ve ayrımcılığı engellemek amacı taşır, aile içindeki eşitsiz güç ilişkilerini dengeleme amacı güder.
Sözleşmenin, cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliği gibi kavramları içerdiği, bu nedenle LGBTQ+ bireyleri teşvik ettiğini söylediler: Bu eşitlikçi bir anlayış değildir. Toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim, insanların kimliklerini ve yaşama biçimlerini özgürce seçmelerine olanak tanır. Bu sözleşme cinsiyet ve cinsiyet kimliği üzerindeki baskıları ortadan kaldırmayı amaçlar, her bireyin kimlik özgürlüğünü ve eşit haklarını güvence altına almak için önemlidir.
6284 sayılı Kanun’un yeterli olduğu ve uluslararası bir sözleşmeye ihtiyaç duyulmadığı ifade edildi: Kadın cinayetleri verileri, aile içi şiddet ve cinsel şiddet gibi vakaların sıkça yaşanması yasaların uygulamadaki etkinliğini sorgulatıyor. İstanbul Sözleşmesi sadece yasal düzenlemeleri değil, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama ve toplumun dayattığı kuralları değiştirmeyi de amaçlar. 6284’ün uygulanması da toplumsal farkındalık ve değişimle paralel olmalıdır. Yalnızca yasal düzenlemeler değil, toplumun zihniyetinde değişim de gereklidir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2025 yılını “Aile yılı” ilan etti. Feministler ise; “Direniş yılı olacak!” dedi. 2025 neden direniş yılı ilan edildi?
Bakanlığın “Aile Yılı” olarak adlandırdığı ve politikalar ürettiği şey yalnızca geleneksel aile modelini pekiştirme, kadınların ev içindeki geleneksel rollerine hapsolmalarına teşvik etme ve LGBTQ+ bireylerin haklarını görmezden gelmekten ibaret. Buna karşılık direniş yılı ilanımız, kadın hakları ve eşitlikçi feminizmi benimseyen mücadelemizin daha güçlü bir şekilde sürdürülmesi gerektiğine dair bir çağrıdır. Yukarıda bahsettiğim, cinsiyet eşitliğine yönelik adımların yetersiz olmasıyla daha etkili önlemler ve politikalar talebimizin bir mücadele yoludur. Aile kavramının yalnızca geleneksel erkek-kadın ilişkisiyle sınırlı olmaması gerektiğini, kadınların ekonomik ve sosyal haklarının güçlendirilmesi gerektiğini savunarak, eşitlikçi, kapsayıcı ve adil bir toplum için daha güçlü bir direniş yılı olması gerektiğini söyledik.

2025’te kadın cinayetlerini durdurmak için neler yapacaksınız?
Kadın cinayetleri ve şiddetle ilgili verilerimizi düzenli olarak toplayıp, raporlar halinde kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz. Cinayetlerin ve şiddetin boyutunu göstererek, her zaman, toplumsal ve hukuki baskı oluşturmayı önemsiyoruz. Kadına yönelik şiddeti sonlandırmanın çözümü aile odaklı politikalar değil 6284’ün etkin uygulanmasıdır, dedik ve can simidimiz 6284 sayılı kanunun uygulanması için seferberlik ilan ettik. İl il, ilçe ilçe herkese anlatmaya, bununla ilgili eğitimler vermeye, seminerler yapmaya devam edeceğiz. Yeni insanlara ulaşmayı, mücadele alanımızı genişletmeyi amaçlayarak çeşitli atölyeler düzenlemeye başladık. Birçok yeni kadın arkadaşımızla bu atölyeler sayesinde tanıştık ve tanışmaya devam ediyoruz. Kadın cinayetine kurban giden kadınlarımızın ailelerine, erkek şiddetine maruz kalan kadınlarımıza hukuki destek sunmaya, davalarını takip etmeye devam edeceğiz. Kendimizi en iyi ifade ettiğimiz yerde, alanlarda olmaya, kitlesel protestolarımızı düzenlemeye, eylemler ve yürüyüşler yapmaya devam edeceğiz. Hem yasal hem de toplumsal düzeyde değişim yaratmaya odaklanacak, kadınların haklarını ve güvenliğini savunmayı sürdüreceğiz.
Teşekkür ederim.
Kübra ÖZYURT

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler