Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Maraş Katliamı ve Kadınlar: Devletin Cezasızlık Politikası ve Toplumsal Yıkımın Derin Yansımaları

Özgür Demir

Alevi kadınlarının mücadelesi, toplumsal hafızayı korumak, adalet arayışını sürdürmek ve gelecek nesillere daha eşit bir toplum bırakmak için devam etmektedir. Bu, yalnızca Alevi kadınlarının değil, Kürt kadınlarının ve tüm kadınların ortak mücadelesidir.

Maraş Katliamı, 1978 yılında Türkiye’nin en acı verici ve derin izler bırakan toplumsal yıkımlarından biridir. Bu katliam, sadece Alevi halkına yönelik değil, aynı zamanda tüm toplumsal yapıyı hedef alan devlet destekli bir saldırıdır. Katliamda, yalnızca Alevi inancına sahip erkekler değil, kadınlar be çocuklar da birinci derecede hedef alınmış ve en ağır şekilde mağdur edilmiştir. Bu yazımda, Maraş katliamının toplumsal ve siyasi arka planını ele alırken, özellikle kadınların maruz kaldığı zulme dikkat çekmek istiyorum.

Katliamın Politik Zeminini Anlamak

Maraş, yalnızca bir şehirde yaşanan kitlesel bir trajedi değil, aynı zamanda Türkiye’deki siyasi iklimin bir yansıması ve 12 Eylül darbesinin de ön hazırlığı idi. 1970’ler, Türkiye’nin ideolojik ve toplumsal yapısının derin bir şekilde kutuplaştığı bir dönemi işaret eder. Sol ve sağ arasında yaşanan çatışmalar, milliyetçi ve dinci akımların güç kazandığı, toplumsal huzurun giderek daha da bozulduğu yıllardı. Bu kutuplaşma, toplumda yalnızca ideolojik değil, aynı zamanda etnik ve dini temelli bir nefretin de büyümesinin bir altyapı çalışmasıydı.

Maraş’taki katliam, bu nefretin zirveye ulaştığı bir dönemin sembolüdür. Katliamı gerçekleştirenler, yalnızca faşist MHP’nin militanları değil, aynı zamanda Türkiye’nin devlet aygıtı ve emperyalist güçlerin etkisiyle şekillenen bir yapının parçasıydı. Katliam, devletin sivil güçleri ve paramiliter grupların işbirliğiyle gerçekleştirilmiş, halkın büyük bir kısmı hedef konulmuştur.

Kadınlar, Katliamın Birinci Hedefiydi

Maraş katliamının en dramatik boyutlarından biri, kadınların maruz kaldığı sistematik şiddetti. Katliamı organize eden faşist gruplar, kadınları sadece etnik ve dini kimliklerinden dolayı değil, aynı zamanda “toplumun ahlaki yapısını” tehdit eden “ ‘’Kızılbaş’ın katli vaciptir. Bu taifenin öldürülmesi, kâfir öldürmekten daha mühimdir. Kızılbaş öldürülmesi, kâfir öldürülmesinden daha sevaptır.’’ “Kızılbaş tâifesinin şer’ân kıtâli helâl olup, katl eden gâzi ve Kızılbaş tâifesinin ellerinde maktul olanlar şehid olurlar mı? Elcevap: Olur gazâ-i ekber ve şehâdet-i azimedir (En kutsal savaş ve en ulu şehitliktir) .” şeklinde fetva vermiş ve Alevi kadınları için çıkarılan fetvalar” geçmişten Cumhuriyet dönemine kadarki süreçte azınlıkların ve kendi gibi düşünmeyenleri düşman olarak görerek hedef almışlardır. Kadınlar, katliamın yalnızca fiziksel değil, psikolojik şiddetinin de hedefi olmuşlardır.

O dönemdeki birçok tanıklık, Maraş’taki kadınların yalnızca öldürülmekle kalmayıp, cinsel şiddete uğradığını, evlerinden çıkartıldığını, dövüldüğünü, hamile bir kadının karnı parçalanarak bir bebeğin vahşice katledilmesi ve zorla yerinden yurdundan edildiğini gördük. Kadınların, Aleviliği simgeleyen, toplumun dirençli ve güçlü üyeleri olarak hedef alınmış olması, katliamın ne kadar derin bir toplumsal yozlaşmayı işaret ettiğini anlamamıza yardımcı oldu.Toplumsal yapının en hassas noktalarından biri olan kadınlar, sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda manevi olarak da yok edilmeye çalışıldı.

Kadınlar, toplumların yeniden inşa edilebilmesi adına taşıdığı gücün bilincinde olan sistem bunu parçalamak için de ilk hedefe koydukları kadınlar ve çocuklar olmuştur. Bu yüzden, kadınları hedef almak, toplumun yapısını temelden sarsmayı amaçlayan bir strateji. Kadınların hem evlerinde hem de toplumsal hayattaki konumları, toplumsal değişimin simgeleridir.

Devletin Rolü ve Cezasızlık Politikası

Maraş katliamının ardından devletin tutumu, Alevi halkına karşı duyulan nefreti besleyen en önemli faktörlerden biridir. Katliamı gerçekleştiren faşist çeteler ve paramiliter gruplar, devlet tarafından korunmuş ve ödüllendirilmiştir. Katliama karışan birçok isim, yıllar sonra çeşitli siyasi görevlerde bulunmuş, hatta bazıları milletvekili olmuştur. Devletin bu tutumu, toplumda adaletin sağlanmadığı, sorumluların cezalandırılmadığı bir ortamın doğmasına ve bugünlere gelmesine yol açmıştır.

Maraş’ta yaşananlar, Alevi kadınların, hem toplumsal hem de siyasi düzeyde ne kadar savunmasız hale geldiğinin göstergesidir.

Kadınların yaşadığı travma, yalnızca fiziksel şiddetle sınırlı kalmamış, aynı zamanda toplumsal ve hukuki bir boşluk içinde kaderlerine terk edilmiştir. Maraş’ta yaşananlar, Alevi kadınların, hem toplumsal hem de siyasi düzeyde ne kadar savunmasız hale geldiğinin göstergesidir. Devletin ve toplumun bu sorumluluğu unutarak, katliamı unutturması, kadınların acılarını daha da derinleştirmiştir.

Toplumsal Bellek ve Kadınların Mücadeleleri

Maraş katliamı, Türkiye’nin toplumsal belleğinde çok derin izler bırakmış birçok travmadan biridir. Ancak bu travmanın üzerine gidilmemesi, mağdurların haklarının teslim edilmemesi ve adaletin sağlanmaması, toplumsal uzlaşmayı engelleyen en önemli faktörlerden biridir. Kadınların yaşadığı travma, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir yara olarak kalmaya da devam edecektir.

Bugün, Maraş’ın 1978’deki karanlık günlerini hatırlatan sesler, aynı zamanda kadınların bu zulme karşı verdiği direnişi de yansıtmaktadır. Alevi kadınlar, yıllar sonra dahi adalet arayışını sürdürmüş, toplumsal hafızayı taze tutmuşlardır. Kadınların bu mücadelesi, sadece birer mağdur değil, aynı zamanda değişim ve adaletin savunucusu olduklarının bir göstergesidir.

Alevi Kadınlarının Mücadelesi ve Geleceğe Dönük Adımlar

Maraş katliamı, Alevi toplumunun tarihindeki önemli dönüm noktalarından biridir. Bu katliamda kadınlar, hem fiziksel hem de toplumsal anlamda ağır bir bedel ödediler. Ancak onların mücadelesi, bu bedeli ödedikleriyle sınırlı kalmamış, toplumsal adaletin ve eşitliğin savunulması adına önemli bir yol açmıştır. Alevi kadınlarının mücadelesi, toplumsal hafızayı korumak, adalet arayışını sürdürmek ve gelecek nesillere daha eşit bir toplum bırakmak için devam etmektedir. Bu, yalnızca Alevi kadınlarının değil, Kürt kadınlarının ve tüm kadınların ortak mücadelesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir