Aleviliğin temel inançlarından biri olan Hızır inancı, ona ait birçok farklı öykü ve inançları içinde barındırır. Alevi inancına göre Hızır, ölümsüz ve her daim genç bir kişiliktir. Alevi inancına göre Hızır, saflık, adalet, iyilik, bilgelik ve sevgi gibi erdemlerin simgesi olarak kabul edilir.

Hızır’a olan inanç, kişisel deneyimler, efsaneler ve yaşanmışlıklarla kuvvetlenir. Hızır’ın birçok farklı insan şeklinde göründüğüne inanılır ve genellikle yardımseverlik, doğruluk ve hikmete uygun hareket ettiği düşünülür. Alevi inancında Hızır, insanlara yardım etmeye ve onları korumaya yönelik bir misyon üstlenmiş bir varlık olarak kabul edilir.

Bazı Alevi inançlarına göre Hızır, ona inanan insanlara yardımcı olmak için farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bu durum, Hızır inancının Alevi topluluklarının hayatlarında önemli bir yer işgal etmesine neden olur. Alevi inancının temel prensiplerinden biri olan adalet duygusunun temsilcisi olarak görülen Hızır, aynı zamanda Alevi toplumları için ilham kaynağı ve koruyucu bir figürdür.

Hızır’ın yeri, öğretileri ve hikayeleri inançlı bireyler için derin bir anlam taşır. Hızır’ın varlığı, Alevi inancının dayandığı temel değerleri ve erdemleri güçlendirirken, inananlar arasında bir bağ oluşturur. Bu nedenle Hızır inancı, Alevi topluluklarının geleneksel inanç ve pratiklerinde önemli bir rol oynar.

Hızır, Hızır Haydar veya Hızır İlyas olarak da bilinir. Aleviliğin temel inançlarından biri olan Hızır inancı, ona ait birçok farklı öykü ve inançları içinde barındırır. Alevi inancına göre Hızır, ölümsüz ve her daim genç bir kişiliktir. Alevi inancına göre Hızır, saflık, adalet, iyilik, bilgelik ve sevgi gibi erdemlerin simgesi olarak kabul edilir.

Hızır’a olan inanç, kişisel deneyimler, efsaneler ve yaşanmışlıklarla kuvvetlenir. Hızır’ın birçok farklı insan şeklinde göründüğüne inanılır ve genellikle yardımseverlik, doğruluk ve hikmete uygun hareket ettiği düşünülür. Alevi inancında Hızır, insanlara yardım etmeye ve onları korumaya yönelik bir misyon üstlenmiş bir varlık olarak kabul edilir.

Hızır, ona inanan insanlara yardımcı olmak için farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bu durum, Hızır inancının Alevi topluluklarının hayatlarında önemli bir yer işgal etmesine neden olur. Alevi inancının temel prensiplerinden biri olan adalet duygusunun temsilcisi olarak görülen Hızır, aynı zamanda Alevi toplumları için ilham kaynağı ve koruyucu bir figürdür.

Hızır’ın yeri, öğretileri ve hikayeleri inançlı bireyler için derin bir anlam taşır. Hızır’ın varlığı, Alevi inancının dayandığı temel değerleri ve erdemleri güçlendirirken, inananlar arasında bir bağ oluşturur. Bu nedenle Hızır inancı, Alevi topluluklarının geleneksel inanç ve pratiklerinde önemli bir rol oynar.

Hızır, doğanın dengesi, adaleti ve iyiliği temsil eder. Hızır’ın inancındaki rolü, yardımseverliği ve bilgelikleri nedeniyle Alevi inancında önemlidir. Hızır ile ilgili birçok güzel söz ve destan vardır.

Hızır için söylenmiş güzel sözlerden biri şöyle olabilir: “Hızır’ın izi sır, gönlü dervişlerdendir.” Bu söz, Hızır’ın yardımseverliği ve gizemli doğasını vurgular, aynı zamanda içsel bir aydınlanma ve rehberlik arayışını ifade eder.

Ayrıca, “Hızır’dan sual olmaz, Hak’tan bilen sorar.” sözü de Hızır’ın bilgelik ve rehberlik niteliklerini vurgular. Hızır’a danışmak, onun bilgeliğinden faydalanmak, Alevi inancında önemli bir adımdır ve bu söz de bu anlayışı yansıtır.

Hızır’a yönelik bu güzel sözler, inananlarına umut, yardım ve rehberlik sunar. Hızır’ın mürşit olarak kabul edilmesi, Alevi inancının önemli bir unsuru olup, bu sözler de bu inanç doğrultusunda anlam kazanır. Her biri derin anlamlar taşıyan bu güzel sözler, Hızır’ı ve inancıyla ilgili derin düşüncelere yol açar.

Hızır, doğanın dengesi, adaleti ve iyiliği temsil eder. Hızır’ın inancındaki rolü, yardımseverliği ve bilgelikleri nedeniyle Alevi inancında önemlidir. Hızır ile ilgili birçok güzel söz ve destan vardır.

Hızır için söylenmiş güzel sözlerden biri şöyle olabilir: “Hızır’ın izi sır, gönlü dervişlerdendir.” Bu söz, Hızır’ın yardımseverliği ve gizemli doğasını vurgular, aynı zamanda içsel bir aydınlanma ve rehberlik arayışını ifade eder.

Hızır’a yönelik bu güzel sözler, inananlarına umut, yardım ve rehberlik sunar. Hızır’ın mürşit olarak kabul edilmesi, Alevi inancının önemli bir unsuru olup, bu sözler de bu inanç doğrultusunda anlam kazanır. Her biri derin anlamlar taşıyan bu güzel sözler, Hızır’ı ve inancıyla ilgili derin düşüncelere yol
Hızır’ın ayak izi toprağa düşer
Gizemli yolları kalplerde seyreden
Evrenin sırlarını taşıyan Hızır
Bilgelik saçan, yardım eli uzatan

Derman arayanların yoldaşı Hızır
Gariplere sırdaş, yoldaş bir yolcu
Adımlarında umut, dualarda dilek
Başını sallasan sol, ah ile serzeniş

Derdine derman, gariplere yoldaş
Sırdaş olan Hızır, gönüllerde yaşar
Zamanın ötesinden gelen bir nefes
Hep bir umut ışığı, hep bir sevgi esintisi

Hızır, adını ananların yüreğinde
Derman arayanların soluk aldığı yerde
İnananın inandığı, sevenin sevdiği
Alevi gönüllerde sonsuzca yaşar, soluk alır.

Dersimli Sanatçımız Kemal KAHRAMAN’ın Dersim ve Erzincan yöresindeki 3 ay devam devam eden Hızır Takvimiyle alakalı, bin yıllık geleneklerle ilgili anlatımınada yer vermek doğru bir isabet olur.

”Meseleye başlamadan önce, konumuz Alevi ibadet takvimi ve uygulamaları veya farklı bir deyimle Alevi zaman ve mekan algıları olması dolayısıyla belirtmek gerekir ki, alevi inanç öğretisi de dahil bütün kadim kültürlerde gün, hafta, ay ve yıl algıları hesap itibarıyla, başlangıç-bitiş algılarıyla farklıdır.
Bir gün, bugünkü modern uygulama ve algıdan farklı olarak, güneş batınca bitmiş ve bu anlamda bir sonraki gün de güneş´in batmasıyla başlamış olurdu. Yani günün birinci yarısı, başlangıcı akşam, ikinci yarısı gündüzdü.
Örneğin, Alevi öğretisinde bir hafta içinde “Sewa Yeniye/Cuma Akşamları” kutsaldır, dendiğinde Perşembe günü güneş battıktan sonra başlayan akşam kasdedilir ve Cuma´nın başlangıcı olarak, her hafta “Sewa Yeniye/Cuma Akşamları” mumlar/çılalar yakılır; Alevilerin en önemli toplu ibadet ritueli olarak Cem törenleri de Hızır ayında, Salı, Çarşamba, Perşembe günleri tutulan 3 günlük orucun sonunda “Sewa Yeniye/Cuma Akşamları” yapılır; yani Perşembeyi Cuma´ya bağlayan akşam.
Yine bir hafta, bugünkü uygulamalardan farklı olarak Pazartesi´nden değil,
Pazar/Bazar´dan başlar ve Pazartesi/Dıseme/İkincigün, Salı, Seseme/Üçüncügün, Çarşamba/Çharseme/Dörtdüncügün, Perşembe/Phonseme/Beşincigün, Cuma/Yene, Cumartesi/Seme şeklinde sona ererdi.
Aynı şekilde bir ay, bugünkü uygulamalardan farklı olarak “hesavé rast asmu/doğru aylar hesabı” diye isimlendirilen hesap gereği, ay´ın hilal şeklinde yeni ay olarak görünmesi, iki hafta içinde dolunay olması, sonraki ondört gün içinde ters hilal şeklinde zayıflayarak kaybolması ve sonunda iki gün de
gabi´de kalması biçiminde süregelen 30 günlük döngüsünü esas alırdı.
Buna göre ay´ın hilal olarak göründüğü ilk gün ay´ın 1´idir; iki hafta sonrası dolunay, yani asma pır-poncase/ayın 14´üdür; ayın ters hilal olarak göründüğü son gün ayın 28´i ve iki günlük gaib´den sonra yeniden görünmesi de yeni ayın başlangıcıdır.
Bu hesap, bugünkü takvim ve ay uygulamalarıyla kıyaslanarak yapıldığında yeni ayın, aşağı-yukarı 12 gün geriden gelerek başlatılması şeklinde yapılır. Örnegin bugünkü takvimle Aralık ayının 13´ü olduğunda Dersim takvimine göre Aralık ayı henüz 1 demiş olur. Ya da bugünkü takvimle 21 mart geldiğinde, “hesave rast asmu/doğru aylar hesabı”na göre Mart´ın 9´u oluyor.
Son olarak bir yıl da, başlangıç ve bitişiyle farklıdır. Bugünkü takvimle Aralık bir yıllık döngünün son ayı ve Ocak da 1. ayıdır. Oysa Dersim takviminde Mart ayı 1. aydır.
Bir yıllık döngü, hesavé rast asmu/doğru aylar hesabı´na göre Mart ayında, dört aşamalı hawtomal uygulamalarının üçüncüsü olan Newé Rozé Marti/Mart´ın 9´unda, yani tam da gece ile gündüzün eşitlendiği gün bitmiş olur. Bu anlamda yılın 1. ayı Mart ayı ve ilk günü de Mart´ın 10´udur.
Pazar, Muhammed´in günüdür…”
Bava Kudız/ Erzincan🌿
Dersim ibadet takviminde, bir yıllık döngü içinde, üç kutsal ay olarak kabul edilen Khalo Gağan, Xızıro Xeylaşi ve Hawtomali uygulamaları bir birini tamamlayan bir bütünlük ve sistematik oluşturur; dolayısıyla da bir birinden bağımsız olarak anlaşılamaz.
Bir yıllık döngü içinde, güneş´in pozisyonuna göre bunların yerleri belli ve sabittir; Gağan ayı, gecelerin uzama sürecinin sona ererek günlerin uzamaya başladığı 21-24 Aralık´ta kutlanır. Asma Xeylaşi ya da Asma Çeliye de denen Xızır ayı, yılın son ayı ve Hawtomal/Newé Marti uygulamalarının olduğu Mart ayı da bir yıllık döngünün ilk ayıdır; aynı zamanda da gece ile gündüz´ün eşitlendiği dönemdir.
Bu durumda Dersim ibadet takviminin 3 önemli ayı, bir yıllık döngü içinde yılın bitişi ve yeni yılın başlangıcına şükran içeriği ile şekillenir ve alemlerin 7 günde yaratılmasını temsil içeriğiyle anlamını bulur. Bu kurgusallık Gağan, Xızır ve Hawtomal törenlerinde yerine getirilen bütün uygulamaların da mantığını ve sembol dünyasını belirler.
Alevi inanç öğretisinin zaman ve alem kurgusunda, mekan/hane olarak bu dünya sabittir, kalıcıdır; fakat dönen zamanın sultanı her yıl değişir; bu anlamda her yılın bir sultanı vardır ve bu sultan günler kısaldığı sürece, Aralık ayına kadar “yaşlanır” ve 21-24 Aralık sonrası günlerin yeniden uzamaya başlamasıyla beraber gençleşerek yenilenir. Bu anlamda dünya hanesi kalıcı, fakat zamanın sultanı gelip geçicidir; her yıl sonunda yaşlanır ve başlangıcında da gençleşerek yeniden gelir.
Örnegin Gağan ayının en önemli ve en yaygın uygulaması 24 Aralık´ta günlerin uzamaya başladığı günün akşamı oynanan ve “Khalkek” ya da “Khalık u Fatık” denilen oyundur. Bu oyunun temelde 3 figürü vardır; ancak isteğe göre bu 3 temel sembolik karakter yanında başkaları da aksesuarlar, maskeler takıp ya da abartılı makyajlar yapıp oyun ekibine katılabilir.
Bu törende üç genç erkek, üç ayrı karakter olarak hazırlanır. Gençlerden biri çok eski, yırtık, sökük, yamalı, paramparça olmuş giysiler giyer, sakal, bıyık takarak yaşlı bir erkek donuna girer. Gençlerden ikincisi, yeni ve güzel kadın elbiseleri giyer, kaşını, gözünü, dudaklarını abartılı bir şekilde boyayarak genç ve güzel bir kadın kılığına sokulur ve gençlerden üçüncüsü de yine yeni ve güzel giysiler giydirilerek, fakat yüzü siyaha boyanarak genç bir delikanlı olarak hazırlanır.
Bu üç figürden yaşlı erkek, geçen yılın yaşlı sultanını temsil eder; güzel ve bakımlı kadın, bu dünya´yı yani hane´yi temsil eder ve son olarak yüzü siyaha boyanmış genç delikanlı da, yeni gelen sultanı temsil eder. Burada yeni gelen genç sultanın yüzünün siyaha boyanmışlığının sebebi onun yıldızının “batın” alemde henüz yeni doğması ve bu zahir alemde henüz zuhur etmemiş olması dolayısıyladır. Bu durumda Gağan ayında yeni yılın sultanının yıldızı gaib´te doğmuş olur ve yeni sultan Mart ayında Hawtomal uygulamalarının “Newe Marti/Mart dokuzu” yani Newroz uygulamalarıyla bu alemde zuhur etmiş, görünmüş olur ve tahta oturur.
Bu üç temel figür hazırlandıktan sonra başka gençlerin ve çocukların da katılımıyla hazırlanan tören alayı yola çıkar ve kapı kapı bütün evleri gezerek “Khalık u Fatık” oyunu oynanır. Her evden yağ, un, şeker, ceviz, çeşitli meyva kuruları gibi yiyeceler toplanır ve toplanan yiyecekler köyün en fakir ailesinin evinde, bir eğlence havasında hazırlanarak o gece beraber yenilir, içilir; sonra kalanlar da bu yoksul eve bırakılarak ayrılınır.
Buna göre yeni sultanın yıldızının gökte parlamaya başlamasıyla yaradılış süreci de başlatılmış ve ışığın yaratıldığı 1.gün yani Pazar günü yaşanmış olur.
Hızır ayında yaradılışın 2. ve 3. günleri yani Dıseme/Pazartesi ve Seseme/Salı günleri yaşanır. Bu günlerde henüz “yer tufan-gök duman”dır. Ve “Xızıré sere deyra u dengıji/Denizler, deryalar üzerindeki Hızır” eliyle yer-gök yaratılmaktadır.
Hawtomali/Yedililer denilen dört aşamalı uygulamalar ile de yaradılışın Çarşamba/Dörtdüncü günden sonraki süreçleri tamamlanır ve Mart 9´unda yeni sultan tahta oturmuş ve yeni yıl döngüsü de başlamış olur.
En başta da belirttiğimiz gibi Dersim ibadet takviminin temel 3 kutsal ayı bir birinden ayrılmaz bir sistematik taşır; bütün kurgusallıkta alemlerin 7 günde yaratılması süreci temsil edilir ve Hawtomali/Yedililer uygulamasıyla da alemlerin 7 günde yaratılma süreci temsilen tamamlanmış olur.”
Kemal KAHRAMAN  (alıntı)