Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

YAZ OLUNCA AVRATLARA, KIŞIN OĞLANLARA MEYLET Kİ, VÜCUTÇA SAĞLAM OLASIN

-Nevin Sevük-

Bursa’da bir din dersi ve ahlak bilgisi öğretmeni, “Çoğu Alevi ailede çocuğun kimden olduğu belli değil.” demiş. Derler, bu ilk değil anlaşılan son da olmayacak.

Keykabus’un hükümdar oğullarına yazdığı nasihatname niteliğinde Osmanlı için değerli mi değerli, kıymetli mi kıymetli bir eseri vardır: Kabusname
Siyasi-tasavvufi-dini bir yapıttır.

Yazıma bir yerinde verdiği bir tavsiye-öğüt ile başlarsam kitabın mahiyeti hakkında bir fikir edinmiş olursunuz:

“Yaz olunca avratlara, kışın oğlanlara meylet ki, vücutça sağlam olasın. Zira oğlan teni sıcaktır, yazın iki sıcak bir araya gelirse vücudu bozar. Avrat teni ise soğuktur, kışın iki soğuk, vücudu kurutur…”

Efenim; zamanında hükümdarlara, prensler ve devlet adamlarına nasihatleri içeren kitaplar yazılırdı.
Bilenler bilir, İtalyan yazar
Machiavelli’nin ‘Hükümdar’ı bu tarzda Batı’da yazılanların en tanınmışıdır.

Neyse, biz konumuza dönelim.

Doğu’nun, İslam kesimin en tanınmış nasihatnamesi ‘Kabusname’dir.
Tabii çoğu mevzuda olduğu gibi, bunlar bu nasihatname meselesini getirmiş yine ‘uçkur’a bağlamışlar.

2. Murat’ın isteği ile de bir güzel Türkçeye çevrilmiş ve sarayın en nadide raflarını süslemiştir.

Eee padişah yapar da diğerleri geri kalır mı?

Oğlancılığın adabını anlatan ve zamanında Osmanlı’da bütün bürokratların kütüphanelerinde bir kopyası bulunanlardan, en ünlüsünden bahsedeyim biraz, Mevâid.

Osmanlı bürokratlarının eşcinsel zevkleri için yazılmış bu kitabın yazarı bir Osmanlı bürokratıdır. Hepimizce malum saklısı gizlisi kalmadı artık. Osmanlı’da hemen hepsinin bir “oğlan” sevgilisi vardır ve o halde bir ihtiyaç üzerine kitap-kitaplar yazılması bitabiidir. Oğlanlara nasıl davranılması gerektiği, oğlanların sıkı sıkıya uymaları gereken kurallar, çeşitli yöre oğlanlarının ne gibi özelliklere sahip oldukları, oğlan-sevgili seçiminde dikkat edilmesi gereken hususlar, ayrıntılarıyla uzuuun uzadıya açıklanır da açıklanır.

Merak edenler açsın baksın ben burada Mevâid’deki bazı hususları kısaca yazacam.

Kitaptan anlaşılacağı üzere Osmanlı bürokratı, genellikle tek eşli (istisnalar her zaman mümkün, gani gani maşallah!) eşcinsel ilişkiyi tercih etmiştir. Bunlar oğlanları yani sevgililerini bir defaya mahsus olarak ama son derece dikkatle seçmekte ve onu yanlarından ayırmamaktadırlar. Oğlan-sevgili seçiminde yanılmamak için ise Alî’ye kulak vermeleri gerekiyormuş.

Alî’ye göre bir delikanlının tercih edilebilmesi için şu özellikler bir arada bulunmalıdır:

1. Oğlan yumuşak huylu olmalıdır; partnerinin dediğine uymakta, istediğini yapmakta uysal davranmalıdır.

2. Sürdüğü güzellik ve cazibe süresi uzun olmalıdır. (En az 30 yaşına kadar)

3. Sakal ve bıyığı ya hiç olmamalı ya da mümkün olduğunca geç çıkmalıdır.

Mevâid’de oğlanların dikkat etmesi gereken hususlara da yeri geldikçe değinen Alî, seks hizmetinde kullanılan delikanlılara şu görevleri yükler:

– Gönlü tiksindirecek davranışlardan sakınmalıdırlar.

– Tuvalete gittiklerini “efendi”lerine göstermemelidirler.

– Onlar da haremdeki kızlar gibi edepli olmalıdırlar.

– Efendisini çekiştirip ikide bir kötülememelidirler.

Alî, bu suçu işleyen ‘tüysüz-türüzsüz hizmetkarların’ neredeyse öldürülmeye layık olduklarını (!) düşünmektedir.

– Eksiklerini dile getirip “donum, gömleğim, kaftanım, pabucum kalmadı” dememelidirler.

– Efendilerinden başkasının yüzüne bakmamalıdırlar, utangaç olmalıdırlar.

– Davranışlarında son derece kontrollü ve ölçülü olmalıdırlar.

– Su, şerbet ve kahve sunarken diz çöküp sunmalıdırlar, domalmamalıdırlar. Çünkü domalmak, o mecliste bulunanların aklına ‘başka neşeler ve keyifler’ getirip, bunları ummalarına sebep olur.

– Bu gençler, birbirlerine de aşık olmamalıdırlar. Bu efendilerine hıyanettir.
Alî, bu davranışların mutlaka cezalandırılmasını öğütler.

Alî kitapta özellikle bir hususta fena yakınır. 56. Bölümünde der ki; bazı ‘gafil ve nadan’ kimselerin büyüklerin meclislerine gittiklerinde, hizmetkar oğlanlara şehvetli bakışlarla göz dikmemeliler. Bu kişileri ‘aşçı köpekleri gibi gözlerinden doyarlar’ diyerek yerer. Eğer bu tür davranışlar içki meclislerinde olursa, kan dökülmesine bile sebep olabilir. Alî, bir olayı şöyle tasvir eder:

“O bahtsızların bakmaları halinde, tesadüf, genç hizmetlilerden biri gül gibi gülerken görünür; ya da gonca gibi kırmızı dudağı tatlı tatlı gülümserken görünür. Böylece o nankör kişi ile söz birliği etmiş sanılıp işaretleştiğine yorulur. İkisinin de gazaba uğrayıp öldürülmesi olağandır. Oysa, gerçekte, o öldürülmesi vacip olan kişinin bakışlarındaki uygunsuzluğun, o suçsuz civana sıçradığı anlaşılır.”

Alî, Mevâid’in 8. 45. ve 46. bölümlerinde çook önemli bir konuyu daha ele alır: Oğlan çeşitleri…

Osmanlı eyaletlerinde yaşayan çeşitli ırk ve etnik kökenden toplumların delikanlıları hakkında kısa kısa bilgiler verir. Bazı yörelerin delikanlıları için son derece övücü sıfatlar kullanırken, bir kısmını ise yer yer çirkin sıfatlar kullanarak yerer.

Ona göre, “İyi huylu gılmanlar”ın en çok bulunduğu yöre genelde Rumeli olmakla birlikte bilhassa Bosna Hersek’tir.”
Daha sonra ise “İçel civanları” diye andığı Edirne, Bursa ve İstanbul’u kapsayan yörenin delikanlılarını över. Bunlardan, “ince belliler ve her yönden kusursuz ve güzeller” biçiminde bir betimlemeyle bahseder. Hatta bunların güzellik ve cazibesi eksik olanlarını bile “tazelik ve tatlılık, naz ve cilveleriyle sevimli” görür.
Liste uzar gider; Çerkezler, Abazlar, Ruslar… Herbir yörenin oğlanlarını en ince ayrıntısına betimlemekten alıkoyamaz kendini.

Âli Habeşli oğlanları ise oldukça över: Yatak hizmetinde ustadırlar. Giyecekleri kokulandırır, yatak ve yastık döşemeyi candan isterler. Uysallık ve güzel davranışları da cabasıdır. İnce, nazik, azardan yüksünmeyen, “serilip yatmada kadınca davranabilen ve kız oğlan kızlar gibi oynaşmakta senli-benli olan” kimselerdir. Bunların dışında “kara suratlı Araplar” şaraba düşkün olurlar. Farslarda ise “giydiği yakışık, salınıp yürüyüşü yaraşık” olanlar çoktur.

Mevâid, jargon yani oğlancılığa özgün sözcükler, deyimler ve söz öbekleri tespiti ile son bulur.

Diyorum ya, bırakın “Osmanlı’da oğlancılık var mıdır?” mevzusunu; adamlar işin edebiyatını dahi yapacak kadar ileri gitmişler.
Divan şairlerinden Enderunlu Fazıl’ nın ‘Hubabname’ adlı kitabında farklı tercihlerle karşılaşırız. Şimdinin en hakiki, uçarı-kaçarı porno hikayelerine taş çıkaracak cinsten.

Gelelim Bursa’da din dersi öğretmeni DEYUSA…
İşte hal böyleyken bunların dölleri bugünküler, kalkmış bize ahlaktan bahseder.
Kızmayın, öfkelenmeyin ey Aleviler! Bunlara ne olduklarını hatırlatın ve sık sık burunlarının ucuna vurun, vurun ki hadlerini bilsinler.
Bunların ecdadları da dinleri de ahlakları da işte bu!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir