KOÇGİRİYE VE CÜMLE CANLARA ÇAĞRIMIZDIR

Yeryüzünde, coğrafyanın dört bir köşesine dağılmış, Koçgirili canlar !
Bizler, geçmişimizi elimizden, dilimizden çekip almaya çalışan, tüm zalimlere, tiranlara, despotlara karşı, bundan tam 100 yıl önce, yani 1921’de yaşanan, kıyıma, kırıma, inkara ve imhaya karşı; tekrar yüreklerimizi, ellerimizi birleştiriyoruz.
Bundan tam 100 yıl önce, bizi tarihin ve toprağın altına gömmek isteyenler; uygarlık tarihinin en acımasız genositlerinden birini uyguladılar. İnancımızdan, dilimizden, kültürümüzden, kendi irademiz ile yaşama arzumuzdan ölesiye korkuyorlardı. Bu özgünlüğümüz ve bu özgürlük aşkımız idi onları korkudan deliye çeviren. Yok sayılmaya, parya görülmeye ve kul edilmeye itirazımızdı, salyalı sürüleri üstümüze sürenleri çıldırtan.
Bundan tam 100 yıl önce, köylerimiz evlerimiz tarlalarımız yakıldı, taş üstünde taş
bırakılmadı. Yiğit fidanlarımız ıssız koyaklarda, dağ başlarında şahitsiz feryatsız infaz edildi, mezar taşı dahi onlardan esirgendi. Çocuklarımız sopadan, Analarımız işkenceden, ateşten geçirildi. Sürülerimiz kaçırıldı, ölüm yetmezmiş gibi, kalanlara açlık kıtlık gösterildi.
Can’larımız bu karabasan altında kaçıp, yitip, Anadolu’nun dört bir köşesine gizlendi, umarsızca gözlerini gökyüzüne dikerek yürekleri közlendi.
Oysa sadece özgürlük, eşitlik ve kardeşlik istiyorduk. Oysa sadece, Saray’ların Sultan’ların, Postal’ların fetvasına değil, kendi fermanımıza ve sözümüze ait olmak istiyorduk.
Biz bir halktık! Dağlarımıza, ırmaklarımıza, ocaklarımıza, yatırlarımıza, mezar taşlarımıza baktığımızda, Bozatlı Xızır’ı, Eba Müslim-i, Hallac-ı Mansur’u, Bedreddin’i, Börklüce’yi, Pir Sultan’ı, Demirci Kawa’yı görüyorduk. Biz bir halktık.
Hasatta, govendde, masalda ninnide, ağıtta, klamlar ve strandlarda aynı dili konuşuyor, aynı havayı soluyorduk. Haykırışlarımız, gülüşlerimiz, ızdıraplarımız ve hasretlerimiz aynıydı. Acının, umudun kokusu Koçgiri’de, Dersim’de hep aynıydı.
Bu uğurda çok yiğitlerimizi toprağa düşürdük. Tarihin derinliklerindeki göz yollarında, uzun dağ yürüyüşlerinde, vadilerde çokça canımızı devr-i daime yolculadık. Onları terk etmedik, yüreğimize heybe, inancımıza siper ettik. Her doğan güneşte, Alişer’i, Zarife Ana’yı ve Koçgirinin sayısız evladını gökyüzünde gördük. Seyit Rıza’dan Baytar Nuri’ye, ateşin içinden gülümseyen Hasret Gültekin’e, Koray Kaya’ya tüm yitip gitmiş canlarımızın kervanına yoldaş eyledik.
Yiğitlerimizi, Denizlere, Mahirlere, İbrahimlere, Mazlum’lara sırdaş eyledik. Bizi bundan 100 yıl önce katledenler, don değiştirdi ancak zırh değiştirmedi. Ağzı salyalı
barbar sürüleri, Madımak’ta, Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Gazi’de, Gezi’de, Ankara Gar’ında, Suruç’ta zalim Dehhak oldular üstümüze geldiler.
O gün yenilmedik, bugün de yenilmeyeceğiz. Çünkü bir halkız. Biziz üreten, biziz hayatı var eden. Koçgiri Anadolu’dur, Mezopotamya’dır tüm insanlıktır, onun aydınlık damarı, pınarlarından akan suyudur. Bu yaşamı var eden biziz ve onu hakça, kardeşçe, özgürce evirecek olan da yine bizleriz.
1921 Koçgiri Katliamını unutmuyoruz, unutturmayacağız. Çekem altında gizlenen anaların, sesi çıkmasın diye boğulan bebelerin, dağ diplerinden idam edilen yiğitlerin, yalım yalım yakılan köylerin tanığıyız ve Bozatlı Xızır önünde davasının yolcusuyuz. Bu tarih, bu zulüm ve bu özgürlük sevdası bizim. Yüz yıldır süren bu travma, bu acılara gözlerimizi kapatıp, kulakları tıkamak, duymamak, hissetmemek yitirdiklerimize vefasızlık olur.
Tarihimize, onurumuza, atalarımızın seslerine ve bize vasiyet edilen çığlıklarına kulak vermek için 17.10.2021 tarihinde Bergisch-Gladbach şehrinde , Bergischer Löwe salonunda bu tarihin tüm
yolcularını ve bize el veren canlarımızı yanımızda görmek, ellerimizi birleştirmek, tutmak istiyoruz.
O güzel günler elbette gelecek, güçlü adımlarımız ve kim olduğumuzu unutmadan bu zulüm eninde sonunda bitecek. O gün geldiğinde, her tepeden bir güneş doğacak.
Haydi, ellerimizi, yüreklerimizi birleştirmeye, haydi Koçgiri yolcularının büyük buluşmasına.
Cümle can’lara, dostlarımıza, yoldaşlarımıza davetimizdir!
AKKM YÖNETIM

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler