Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Devletin Alevileri

''Devlet Alevi örgüt ve vakıflarına yönelik ise yasal ama yasak örgüt pozisyonu izlemektedir. Alevilerin ana örgütlenme modelleri olan pir-talip ilişkisi üzerinden gevşeyerek bozuldukça hukuki yönden kontrolü devletin eline geçmiştir.''

Aleviliği Alevilik olmaktan çıkaran bir başka boyut ise Alevilerin kent modernliğinde örgütlenme modelleridir. Aslında bu hepimiz için özel olarak ele alınması ve üzerinde durulması gereken çeşitli riskler taşır hale gelmiştir. Alevi örgütleri yüzde yüz oranında resmidir. Yani devletin muhakkak bir organına bağlılık göstermektedir ve kontrol altındadır.

Sormak gerekiyor: Yüzyıllarca sürdürülen Alevi örgütlenmesinin örgütsel yapısının bozulması sadece kentleşme ve modernleşmeye bağlanabilir mi? Aleviler neden dernek ve vakıflar üzerinden örgütlenmek gibi zor ve sancılı bir süreci tercih ettiler de, kültürel ve inançsal kalıplarına uygun organik ve kendi sınırlarını koruyabilecekleri sistemlerini yürütmeyi tercih etmediler.

İslami dernek ve vakıflar arasında da resmi görünenler bulunmakta ancak, devlet onları zaten özel olarak desteklemekte ve ihtiyaca binaen örgütlemektedir. Aynı Devlet Alevi örgüt ve vakıflarına yönelik ise yasal ama yasak örgüt pozisyonu izlemektedir. Alevilerin ana örgütlenme modelleri olan pir-talip ilişkisi üzerinden gevşeyerek bozuldukça hukuki yönden kontrolü devletin eline geçmiştir.

Alevi örgütleri tüzük üzerinden yasal bağlılıklar göstermesi aynı zamanda kamusal bir alanın içinde örgütlendiklerini de göstermektedir. Aleviler yasadışı hiçbir iş ve işlemle uğraşmayı istemezler, Alevi öğretisinin felsefi- ahlaki boyutu da buna el vermeyecek bir içeriktedir. Elbette bu çağda yasadışı bir toplum düşünülemez ancak Alevilik kadar kendini siyasal ve sosyal yönden olmasa da, örgütsel olarak teslim etmiş bir topluluk için gelecek neyin üzerine şekillenecek bunu göreceğiz.  Sormak gerekiyor: Yüzyıllarca sürdürülen Alevi örgütlenmesinin örgütsel yapısının bozulması sadece kentleşme ve modernleşmeye bağlanabilir mi? Aleviler neden dernek ve vakıflar üzerinden örgütlenmek gibi zor ve sancılı bir süreci tercih ettiler de, kültürel ve inançsal kalıplarına uygun organik ve kendi sınırlarını koruyabilecekleri sistemlerini yürütmeyi tercih etmediler.

Kentleşmenin sancılarını yaşayan Aleviler için Devlet destekli dernek ve vakıflar hala sorguya muhtaçtırlar. Örgütlerimizin muhalif etkinliklere Alevilerin katılımını kontrollü bir çerçeveye oturttuğu ve inisiyatif geliştirdikleri ortadadır ve Aleviler için önemli bir boşluğu doldurma potansiyeli taşımaktadırlar.  Burada oluşan boşluk ise “Devletin Alevisi olmayacağız” sloganının nasıl bir boşlukta dalgalandığıdır.

Cemevlerinde “kafasını kuma gömmüş” bir anmacılık ve Alevinin, Aleviyi duygusal yönetimi Kerbela’yı da, Sivas’ı da, Maraş’ı da, Dersim’i de kapsamaktadır. Alevi’nin Alevi olmaktan kaynaklı Devlet (haydi sistem diyelim) karşısında nasıl bir gücü bulunmaktadır ki? Askerlik yapmaktalar, hukuki sorunlarını olduğu gibi devletin hukuk sistemiyle çözüyorlar, çocukları istisnasız devletin belirlediği eğitim modeline uygun eğitiliyor, üstelik devlet istediği gibi eğitiyor ve istediği Alevi köyüne camide yapıyor, imam da atıyor.

Peki, böylesi bir durumda ortada bir Alevilik işlerliği var mıdır? Aleviler sisteme adaptasyon sorunu yaşıyorlar mı? Ne mümkün. Üstelik yüksek düzeyde hak ve özgürlük gaspına da uğramış durumdalar: Buna kimliklerini talep etmekle karşılık veriyorlar. Kimlik nedir ki? Sistemin içine yerleşmiş toplumların istediği kimliğin neyi kapsadığını bu koşullarda anlamakta zorlanıyorum. Kimlik denildiğinde bana göre Alevi toplumunun işlerliğini sağlayan ocaklı, musahipli erkanlı insan modelidir. Gerçekte bu yapılanmanın önündeki engel devlet mi, yoksa Alevilerin “modernleşmiş” kimlikleri ve örgütleri midir? Yıllardır mücadele ettiğimiz “Cemevleri tanınsın” ifadesi bu örgütsel isim kullanma yasağının aşılmasıyla amacına çoktan ulaşmadı mı? Ya da daha doğrusal bir soru oluşturalım; Alevilerin yasal beklentisi süreçte onları korumaya yetti mi?

Peki, “Devletin Alevisi olmayacağız!” şiarı neyin karşılığında dile getiriliyor. “Devletin Alevisi olmayacağız” şiarı bazı partilerin arka bahçesi olmayı, bir zamanlar çokça yapıldığı gibi Kültür Bakanlığından sempozyum, panel, çalıştay yapmak için alınan ödenekleri kapsıyor mu? Aslında bir tuhaf laiklik ikilemi olan bu süreç, Alevi geleceği için bir duvara toslamış durumda.

Peki, “Devletin Alevisi olmayacağız!” şiarı neyin karşılığında dile getiriliyor. “Devletin Alevisi olmayacağız” şiarı bazı partilerin arka bahçesi olmayı, bir zamanlar çokça yapıldığı gibi Kültür Bakanlığından sempozyum, panel, çalıştay yapmak için alınan ödenekleri kapsıyor mu? Aslında bir tuhaf laiklik ikilemi olan bu süreç, Alevi geleceği için bir duvara toslamış durumda. Alevilerin sadece kendileri için isteyip de, tüm ülkenin mağdur ve muhalif kalmışları için istemekte çekindikleri özgürlük, kimlik talepleri “yalnızlığın” yokuşunda yorgunluktan başka bir şey getirmedi. Onca dava, sivil direniş, savunma Alevi örgütlerini yordukça yordu ve şimdi neredeyse gerçek bir davaları kalmadı. Hukuk davasını izleyecek gerçek bir hukuk örgütü oluşturmak gereken yerde, -Baro’yu bir yana ayırıyorum- partili avukatlar ordusuyla hak aramak ne yazık ki demokrasicilik oynamak ve kullanılmaktan başka bir sonuç üretmedi. Alevilerin Cumhuriyet kimliklerindeki yerleri hiçbir zaman olmadı ve olacak gibi de görünmüyor.

Alevilerin kamuya karşı açıktan sorumlu tutuldukları örgüt yönetimleri ve kayıt altına alınmış tüm evrak ve etkinlikleri zaten onların Devletin Alevileri olsunlar, olmasınlar gizli ya da kendilerine ait bir dünyaları olmasına engel değil mi. Aslında gizlilik-alenilik vs ayrı bir tartışmanın, örgütlenmenin konusu. Alevi örgütlülüğünün modern toplumsal sistem içinde ya da Devlet yapılanmasının karşısında mahremiyetleri hiç olmadı ki.

Alevi öğretisi Alevi örgütlerinde işlevsel mi ki, sokakta, Alevi evinde, ceminde işlesin.

Diyanete hayır dedik, Aleviler arasında Diyanet kurana ses etmedik. Alevilere din dersi verilmesin dedik. Cemevi adı verilen mekanlarda kuran kursu açılmasını önemsemedik.  Dergahlar Alevilere devredilsin dedik, iki üç gösteri, protesto dışında o mekanlara müze olarak ziyaret ettik.

Onca yıl Alevi örgütlerinde kurumsal sorumluluklar almış biri olarak sormak isterim, biz bir demokrasi mücadelesi verdik, ancak Alevilik adına neyin mücadelesini verdik. Bizi katledeni teşhir etmek için yola çıktık, sokakta özgürlük aradık. Bu büyük özgürlük mücadeleleri, savunmaları, deklarasyonları ne oldu? Onca güçlü sinerjiler zamanın gölgesinde nasıl bertaraf olmamıza neden oldu. Diyanete hayır dedik, Aleviler arasında Diyanet kurana ses etmedik. Alevilere din dersi verilmesin dedik. Cemevi adı verilen mekanlarda kuran kursu açılmasını önemsemedik.  Dergahlar Alevilere devredilsin dedik, iki üç gösteri, protesto dışında o mekanlara müze olarak ziyaret ettik. Aleviler medyada eşitlik içinde yansıtılsın dedik, biz kimseye eşit davranmadık. Devletin, sistemin karşısına örgütsel ve toplumsal bilincinle çıkmazsan, eninde sonunda onun toleransında parçalanır ve güçsüz kalırsın.

Şimdi yeniden düşünme zamanı. Önce kendimize susmamalıyız. Önce kendimizin Alevisi olmalıyız. Alevi toplumuna başka bir sosyolojik, siyasi ve antropolojik yaklaşımla yaklaşmak gerekiyor.

Şimdi yeniden düşünme zamanı. Önce kendimize susmamalıyız. Önce kendimizin Alevisi olmalıyız. Alevi toplumuna başka bir sosyolojik, siyasi ve antropolojik yaklaşımla yaklaşmak gerekiyor. Alevi örgütleri toplumun duyarlılıklarını geliştirmek ve farklı toplumsal kesimlere açık olmayı ya da topluluğun kendine ait değerlerini koruma, kollama ve geliştirme konusunda hareket etmesi gerekirken, onun yerine örgütlerin aşiretleşmesi yönünde bir durum yaşanması Alevi toplumu için bütünde fırsatların kaçırılmasına neden olmaktadır.  Bu durum özellikle Türkiye’de yaşanan siyasal, etnik ve inançsal sorunların kalıcılığını arttırmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir